 |
|
Abhazya Ayayra
ile şenleniyor |
Sohum, Abhazya’da bağımsızlığın
15’inci yıldönümü kutlamaları devam ederken Türkiye’den giden diaspora
temsilcileri bugün Abhaz yetkililerle geniş katılımlı toplantılar
gerçekleştirdi.
Ayayra yani Zafer Bayramı kutlamaları
çerçevesinde önceki gün Gudauta bölgesindeki Lihni Aşta’da, dün de
Oçamçıra bölgesindeki Muk Aşta’da halkın katılımıyla konserler yapıldı,
halk oyunları oynandı ve at yarışları düzenlendi.
Bugün ise Türkiye’den gelen heyet, Abhaz
yönetimiyle bir araya gelip ülkenin sorunları, Sohum’un uluslararası
tanınma çabaları ve gelecek planlarına dair bilgiler aldı. Toplantıda
Abhazya’da yatırım imkanları ve diaspora ile işbirliğinin
güçlendirilmesinin yolları da tartışıldı.
‘Diaspora sürece katılmalı’
Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba da
Avrupa, Suriye, Türkiye ve Ürdün’den diaspora temsilcileriyle bir
görüşme yaptı. Rusya’nın Abhazya’nın bağımsızlığının tanıması
çerçevesinde yaşanan ve öngörülen gelişmelere değindi. Şamba, Rusya
Federasyonu ile imzalanan Güvenlik ve İşbirliği Anlaşması’nın
Abhazya’nın Gürcistan’dan gelebilecek olası saldırılara karşı
güvenliğini garanti etmenin yanı sıra ülke ekonomisini güçlendirmeye
yönelik ilişkilerin altyapısını teşkil ettiğini anlattı. Şamba,
Abhazya’nın Avrupa ülkeleri tarafından tanınması için yapılacak
çalışmalara Abhaz diasporasının da mutlaka katılması gerektiğinin altını
çizdi.
29.09.2008
Ajans Kafkas
|
70 mahkuma 15.
yıl piyangosu |
Sohum, Abhazya Devlet Başkanı
Sergey Bagapş Abhazya’nın bağımsızlığının 15. yıl dönümü vesilesiyle
mahkûmları da sevindirdi.
Başsavcılığın hazırladığı af
kararnamesiyle 70 mahkûm özgürlüğüne kavuştu. Bagapş’ın imzaladığı
kararnameye göre suçu ne olursa olsun 55 yaş ve üzeri kadın ile 60 yaş
ve üzeri erkek mahkûmlar affedilecek. Bu şekilde af kapsamına 70 kişinin
girdiği belirtildi. Hafif suçu olan küçük yaştaki mahkûmlar ile
1992-1993’teki savaşta Abhazya’ya karşı savaşmış olanların cezalarında
da indirime gidileceği kaydedildi. Abhazya’da bugüne kadar çıkartılar 4
af yasasından toplam 385 mahkûmun yararlandı.
29.09.2008
Ajans Kafkas
|
Patrikten Oset ve
Abhazlar için 'kardeşçe' çözüm |
Tiflis, Tiflis yönetiminin Abhaz ve
Osetlerin bağımsızlık yönündeki iradelerinin kırılması çabalarına
desteğini esirgemeyen ve Gürcü milliyetçiliğini körükleyen Gürcistan
Patriği 2. İlya Abhazya ve Güney Osetya’yı geri almak için Hıristiyan
kardeşliği kartına oynuyor.
2. İlya, Rusya ile sorunların barışçıl
yollardan çözümünün en doğru ve en iyi seçenek olacağını belirterek "Aynı
dine hizmet eden iki halk, birbirinin düşmanı olamaz. Bu düşmanca
tutumun bir geleceği yok" dedi. Patrik 2. İlya, Abhaz ve Oset halklarına
"Abhazlar ve Oset halklarının varlığını devam ettirebilmeleri için
Gürcistan ile bütünleşmeleri şart” diye seslendi.
29.09.2008
Ajans Kafkas
|
Gürcü elçi,
Saakaşvili'ye savaş açtı |
Tiflis, Gürcistan’ın Güney
Osetya’ya karşı başlatılan savaş sırasında Moskova büyükelçiliğini yapan
Eros Kismarişvili, diplomatik kalıpları yıkıp Tiflis yönetimini topa
tuttu.
Kismarişvili, hükümetin Rusya ile silahlı
çatışmayı önlemek için hiçbir şey yapmadığını belirtip artık Devlet
Başkanı Mihail Saakaşvili ile çalışmayacağını ilan etti.
Abhazya ve Güney Osetya ile yaşanan
sorunların ‘barışçıl’ çözümünü amaçlayan ve tüm Batının desteğini
aldıkları planı hayata geçirmekte başarısız olduklarını belirten
Kismarişvili, "Eğer bu planı uygulamaya koyabilseydik, tüm bu kanlı
senaryoların yaşanmasına engel olabilirdik" dedi. Gürcü hükümetinin,
Rusya ile ortaya çıkan ve giderek derinleşen krizin çözümünde üst düzey
diplomatların ve Moskova’da görev yapan bir büyükelçi olarak kendisinin
önerilerini ve uyarılarını hiçbir zaman dikkate almadığını savunan
belirten Gürcü elçi, "Savaşı önleyebilme becerisini gösteremediler. O
nedenle artık bu iktidarın yanında yerimin olmadığını ve ayrıldığımı
ilan etmek istiyorum” diye çıkıştı. “Hükümet, Rusya ile silahlı
çatışmayı önlemek için hiçbir şey yapmadı " diye çıkıştı. Kismarişvili,
Gürcistan’da alternatif bir hükümetin kurulmasına ihtiyaç olduğunu ve
kendisinin de bundan sonraki süreçte bunu başarmak için çalışacağını
sözlerine ekledi. Kismarişvili, Rusya Devlet Başkanı Dimitriy
Medvedev’in yakın çevresiyle iyi ilişkiler kuramadıklarını ve bu fırsatı
değerlendiremediklerini de kaydetti.
29.09.2008
Ajans Kafkas
|
Abhazya, Sohum’un
kurtuluşunu kutladı |
Sohum, Abhazya bugün başkent
Sohum’un Gürcü işgalinden kurtuluşunun 15’inci yıldönümünü kutladı.
Kurtuluşun yıldönümü nedeniyle çeşitli etkinlikler düzenlendi.
Türkiye’den de Abhazların katıldığı
etkinlikler çerçevesinde Oçamçıra’nın Tamiş köyünde savaşta yaşamını
yitirenlerin anısına ‘Abhazya’nın Özgürlüğü’ adıyla yapılan bir anıt
açıldı.
Heykeltıraş Tsira Ahba ve mimarlar
Svetlana Şimenkova ile Beslan Kaslandziya’nın yaptığı
6.2 metre yüksekliğindeki anıtın
açılış törenine Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş ve yardımcısı Raul
Hacimba’nın yanı sıra gaziler ve misafirler de katıldı. Bagapş ayrıca
Oçamçıra, Gudauta ve Tkuarçal’ı ‘Kahraman Kent’ ilan eden kararnameleri
imzaladı. Tkuarçal’da anıta çelenk bırakıldı ardından bir konser
düzenlendi. Akşam saatlerinde ise Sohum’daki Özgürlük Meydanı’nda
tiyatral bir gösteri sunuldu.
Sohum, Tümgeneral Suslan Soslaniyev ve
Tümgeneral Sergey Dbar’ın komuta ettiği Abhaz güçler tarafından 11
günlük savaşın ardından 27 Eylül’de özgürlüğüne kavuşturulmuştu. Abhazya
30 Eylül’de işgalden tamamen kurtulmuştu.
27.09.2008
Ajans Kafkas
|
Abhazca-Rusça
konuşma kılavuzu |
Sohum, Abhaz bilim adamları
Rusça-Abhazca konuşma kılavuzu hazırladı.
Ekonomik Gelişim Partisi’nin bir projesi
olarak hayata geçirilen konuşma kılavuzunun tanıtımı Sohum Business
Club'ta yapıldı.
İlk etapta bin adet basılan kılavuzun
hedefi özellikle Rusça konuşanlar arasında kendi başına Abhazcayı
öğrenmek isteyenlerin işini kolaylaştırmak. Kılavuzu Abhazya Devlet
Üniversitesi’nden pedagojik bilimler doktor adayı Aldon Ajiba ile
birlikte hazırlayan filoloji bilimleri doktor adayı Batal Haguş
“Kılavuzunun hazırlanışında en sade kelime ve metinler kullanıldı.
Seslerin düzgünce telaffuzuna imkan veren örnekler sunuldu. Her cümlenin
Rusça karşılığı verildi. Bu ilk adım. Kılavuzda bazı teknik yanlışlıklar
var ama bunlar bir sonraki basımda düzeltilecek" dedi.
Ekonomik Gelişim Partisi Başkan Yardımcısı
Beslan Barateliya da, Rusça-Abhazca konuşma kılavuzunun resmi dil olarak
Abhazcanın sağlamlaştırılması hedefine yönelik önemli bir adım olduğunu
söyledi. Barateliya, “Konuşma kılavuzu Abhazya'ya gelen insanlar için de
ilgi çekici olabilir. Bu insanlar bazı kelime ve cümleler öğrenebilir,
tatilleri ile ilgili güzel hatıralarla dönerler. Ama daha önemlisi
toplumumuzun devlet dilinde konuşmaya başlamış olmasıdır" dedi. Ekonomik
Gelişim Partisi bundan sonra da Abhazcanın gelişimine yönelik yeni
projeler hazırlayacağını duyurdu.
23.09.2008 Ajans Kafkas
|
Abhazlar
Gürcülerle birlikte yaşamayı sorguluyor |
Gürcistan’ın Güney Osetya’ya saldırarak Kafkasya’da giriştiği ve
mağlubiyetle çıktığı savaş bölgedeki halkların zihinsel fay hatlarını da
kırdı. Özellikle Kafkas halklarını barındıran ülkelerde yaşayan
diasporada Rusya’yı yeniden tanımlama konusunda beyin fırtınalarının
kopması kaçınılmaz görünüyor. Daha düne kadar Kafkas halklarının ortak
düşmanı Rusya’ydı. Ruslar 300 yılı aşkın özgürlük savaşını kaybeden
Kafkasya’yı milletler hapishanesine çeviren bir emperyal güçtü.
Çeçenya’da 1994’ten bu yana 230 bin Çeçen’e mezar kazmış Rusya,
Kafkasya’nın güneyinde Gürcistan’ın saldırıları ve işgal tehdidi
karşısında Güney Osetya ve Abhazya’ya kalkan olarak ‘barışın garantörü’
mertebesine yükseliverdi. Üstelik hem Güney Osetya hem Abhazya’nın
bağımsızlıklarını resmen tanıyarak tarihte yaptıklarının karşılığında
azcık da olsa diyet ödedi.
Rusya
edindiği bu yeni imajı, Gürcistan’ın milliyetçi liderliğinin Kafkasya’da
oynadığı hesapsız kumara borçlu. Kafkasya’nın büyük emperyalisti hep
Rusya’ydı, Gürcistan’ın ise en azından Osetler ve Abhazlar açısından
‘küçük emperyalist’ niteliği de 7-8 Ağustos’ta Güney Osetya’nın yakılıp
yıkılmasıyla tescillenmiş oldu.
Bir dipnot
daha: Hem Abhazya hem de Güney Osetya, büyük emperyalist güç Rusya
sayesinde küçük emperyalist güç Gürcistan’ın işgal tehdidini bertaraf
etmiş olabilir, ama bu iki halk bundan sonraki asıl savaşı Moskova’nın
‘ezici’ himayesi karşısında bağımsızlıklarını ayakta tutmak için vermek
zorunda kalacak.
SOHUM - Roza Çamagua otantik telli çalgı
Açamgur’u tıkırdatıyor. Gençken sevgilisi Anri Ferzba için bestelediği
‘Ahh tatlım benim olsan’ şarkısını okuyor. Evin tekiri ‘Pagea’ yerde iki
fındıkla dans ediyor. Ramazanlarda perşembelere özgü hazırladığı sofrada
et, tavuk, sızbal denilen sos, helva, ezme fasulye ‘akudırşışı’, açapa,
turşu, sıcak mısır ekmeği ‘abısta’, Abaza peyniri, mısır ve meyve var.
Sofrada yeğeni Darya Kaba, onun eşi Oktay Çikatua ve kızları Mramza’nın
şarkıya eşlik ediyor: ‘Senden başkası yok, yok benim için bir başkası...’
Şarkı amacına ulaşmış, şimdi devlet orkestrasında solist Anri ile 30
yıldır Abhaz halk şarkıları söyleyen Gunda’nın şefi Roza o gün bugündür
hayat arkadaşı.
Savaşta şehit düşünler anısına bir
arkadaşının bestelediği ‘Ahuraşüa Wzıshöyt Sıpsadgiıl’ neşeye hüzün
katıyor; ‘Yaralı türküsü söylüyorum vatanım sana; Yaralı türküsü,
yaraları dağlayan..’ Sıra ‘Yabancı Gök Altında’ya gelince sofraya matem
yağıyor. Bu bir ağıt, Gürcü asıllı Sovyet diktatörü Joseph Stalin ve
gizli polis şefi Lavrenti Beria’nın Sibirya’ya sürdükleri için yakılmış...
Vatanından çok uzakta son nefesini vermekte olan Abhazyalının geriye
bıraktığı sözler: ‘Bugün vatanımdan ayrı, yabancı gök altındayım; Derdim
pek çok gizleyemem, söylemeye erişemem ah! Dökemem gözyaşlarımı, bu
yabancı topraklara; Verdim mendille rüzgâra, o götürsün vatanıma ah!
Birliktelik imkânsız
Abhazya için yeni tarih yazılırken
Gürcülerle geçmişin defterleri zihinlerde yeniden açılıyor. Bırakın
Gürcistan’a geri dönmeyi, Abhazlar Gürcülerle birlikte yaşama fikrine
bile yüzlerce fersah uzak. 5 bini aşkın Abhaz’ın öldüğü 1992-1993
savaşının acılarını unutmak bir yana Sovyetler zamanı görmüş nesiller
Gürcülerle ortak devlet deneyiminin ağır yükünü hafızalarında taşıyor...
Darya Kabba birkaç yıl önce babasının bir
arabanın altında kalıp ölen köpeğine hüngür hüngür ağladığını
hatırlatıyor: “Aslında savaşta yitirdiği kardeşim için ağlıyordu.
Geleneklerimiz ayıp saydığından ölen oğlunun ardından ağlayamamıştı.
Köpek bahanesiyle yıllardır biriktirdiği gözyaşlarını döküyordu.”
Kafkasya’da intikam kadar yas da kolay bitmiyor. Yitirdiklerinin yasını
yıllarca siyah elbiseler giyinerek yas tutan anneler ve dulları görmek
mümkün.
Derin asimilasyon
Oktay Çkotua’ya “Burada kimse Gürcülerle
birlikte yaşayabiliriz demiyor, ama Ruslarla birlikte yaşama için fazla
çekince yok. Peki neden” diye soruyorum, Abhazların 20’nci yüzyıla kadar
Ruslardan çektiğinin fazlasını geçen yüzyılda Gürcistan’dan çektiğini
söylüyor: “Acılarla dolu bir geçmiş var her şeyden önce. 1864’te burası
Ruslar tarafından boşaltıldığında bakıyoruz gelip yerleşenler Ruslar
değil Gürcüler .” ‘Ama Ruslar Gürcüleri yerleştiriyor’ diye itiraz
ediyorum, onaylıyor: “Böyle de denebilir çünkü Ruslarla Gürcüler o zaman
müttefikler. Ama o dönemde Tiflis’te yayımlanan bütün gazetelerde
‘Abhazya tamamen boşaldı, o topraklara yerleşin’ diye kampanya
yapılıyor. (Bolşevik devrimi sonrası) 1918-1921’de kurulan Gürcistan
Demokratik Devleti’nin yaptığı ilk iş Abhazya’yı işgal etmek. Yine
buraya yoğun bir nüfus aktarma söz konusu. Daha sonra (Abhazya lideri)
Nestor Lakoba’nın (iddia edildiği gibi 1937’de Tiflis’te orununa
verilen resepsiyonda değil oraya varmadan önce) bizzat Beria’nın
evindeki sofrada zehirlenerek öldürülmesinin ardından Abhaz elit nüfus
yavaş yavaş ortadan kaldırılıyor ve her Abhaz köyünün etrafına iki tane
Gürcü köyü konuşlandırılıyor. Sovyetler döneminde Gürcüleri
yerleştirmek için ‘Dönüş İmarı’ diye devasa bir örgüt kuruluyor. Hâlâ
Abhazya’da Beria evlerini görebilirsiniz, bunlar iki odalı köy evleri.
Yunan ve Türk kökenliler de Sibirya’ya sürülüyor. Yerlerini Gürcüler
alıyor. Bir kısmı tekrar döndü. Dönenlerin tamamı Sibirya’da doğdu.
Anayasa Komisyonu Başkanı Vladimir Naçaçaoğlu Sibirya’da doğan bir Türk.
Abhazların da Kazakistan’a sürülmeleri gündeme geldiğinde Stalin ‘Nasıl
olsa onları belli bir süre asimile eder, yok ederiz’ diyerek karşı
çıkıyor.
‘Soyunu inkâr’
İş bununla kalmıyor, belli bir süre Abhaz
okulları kapatılıp Abhazca yasaklanıyor. Abhaz halkının önderleri yok
ediliyor, kimisi Troçkist suçlamasıyla ortadan kaldırılıyor.
Soyadlarının yanı sıra coğrafya, kent ve köy isimleri değiştiriliyor.
Öyle bir psikolojik savaş yürütülüyor ki insanlar soylarını inkâr eder
hale geliyor. Belli bir süre sonra da aşağılama taktiğine yöneliyorlar.
‘Sizin diliniz yetersiz, kültürünüz geri’ diyerek Abhazları komplekse
sokmaya çalışıyorlar. 1990’ların başında birçok insan Abhazca konuşmaya
çekiniyordu. ‘Gürcüce konuşun’ baskısına tepki olarak insanlar Rusçaya
yöneliyor. Savaşla bu değişti. Bugün Abhazca ileri düzeyde. Bir de
1992’deki savaş var. Abhazlar savaş başladığında bile Gürcülerin
Abhazları tamamen katletmeye kalkışacağına bile inanmamıştı. Ta ki (dönemin
Gürcistan Savunma Bakanı) Georgi Karkaraşvili’nin 25 Ağustos 1992’de
çıkıp “97 bin Abhaz’ı yok etmek için 100 bin Gürcü’yü feda edeceğim”
deyinceye kadar.
‘Halk değil çöp yığını’
Zviad Gamsahurdiya da Osetler için ‘Bunlar
halk değil, çöp yığını, süpürülmeli’ demişti. 100 bin kişilik bir
toplumda 5 bin şehit var. Şimdi her evde bir ölü varsa bu insanlar
Gürcülerle yaşayabilirler mi? Oğlunu kaybeden baba intikam için cepheye
gidiyor, o da ölüyor. Bir kadın dört oğlunu kaybediyor, şimdi Gürcü
mülteciler geri dönecek ve birlikte yaşayacaklar! Bu Amerikan toplumunda
olabilir ama Kafkasya’da olmaz. Rusların yaptıklarını da unutmuş değiliz.
Tabi 20 sene sonra ne olacağını da bilemeyiz. Yine de bu iki toplum
binlerce seneden beri yan yana yaşıyor, ebedi düşman değiller, bundan
sonra da komşu kalacaklar.
‘Khaindrava incileri’
Ama Gürcü siyasi yapısında değişmeyen
şeyler var, muhalefet lideri Georgi Khaindrava savaş sırasında Abhazya
genel valisiydi, Le Monde’a demeç verdi: ‘Savaşta yenilmiş olabiliriz
ama bu Abhazya’yı kaybettiğimiz anlamına gelmez, eğer 10 bin Abhaz
gencini uyuşturucu bağımlısı yaparsak rahatça Abhazya’ya gireriz’.
Liderlerin bakış açısı değişmedi. Eduard Şevardnadze farklı mıydı?
Dünyadaki popülaritesini Abhazları yok etmek için kullanmadı mı? Eski
Meclis Başkanı Nino Burjanadze bir anne olduğu halde savaştan önce ‘İki
tane oğlum var, birini Abhazya, diğerini Osetya cephesine gönderirim’
demedi mi? ‘ Oğullarımı savaş çıkmasın diye feda edenim’ derse anlarım!
Sonuçta bunları birlikte yaşamamız istenen Gürcü halkı seçiyor. Benim
Abhazları yok etmeyi vaat eden liderleri işbaşına getiren Gürcü halkıyla
sorunum var.”
‘Bu hisler halk arasında bu denli güçlü mü’
diye soruyorum. “Sokaktaki insanlarla bunun sohbetini bile yapamazsın”
diyor.
‘Rusya
kendini bir nebze olsun affettirdi’
Sohum sahilinde plajdan dönen iki kadının
Kafkasya’da yaşanan son gelişmelere dair düşüncelerini almak istiyoruz.
Biri psikolog öteki eğitimci. Özel bir psikoterapi merkezin sahibi
Viktorya Ardzınba’ya ‘Şimdi olmasa da ilerde Abhaz halkının psikolojisi
Gürcülerle birlikte yaşamaya elverir mi’ diye soruyorum. Tahlili şöyle:
“Aslında psikolojik yapıları birbirine taban tabana zıt iki toplum
sözkonusu, bir arada yaşamaları mümkün değil.”
‘Ruslar asimile etmeye çalışmadı’
Ardzınba’ya ‘Neden aynı tespitleri Ruslar
için yapmıyorsunuz’ diye araya giriyorum. Ortaya koyduğu gerekçe hayli
dikkat çekici: “Bir şeyin hakkını vermek lazım, evet Ruslar Kafkasya’yı
boşalttı, bizimle savaştı, ama adam gibi savaştı, kimliğimizi ve
kişiliğimizi yok etmeye çalışmadı. Gürcüler gibi kültürümüz, dilimiz,
örfümüze savaş açmadı. Bu yüzden Ruslardan korkumuz yok. Türkler bile
hâkimken burada bizi asimile etmedi. Gürcülerin sonunu getiren de bu.
Ruslarla Gürcülerden hangisi bize yakın diye düşünürken buna yanıtımız
bize karşı yaklaşımla alakalı. Biz tanrı önünde günah işleyen bir toplum
değiliz. Hiç kimsenin toprağına, kimliğine, kültürüne saldırmadık.
Sadece tanrının bize bahşettiği topraklarda kültürümüzü korumaya
çalışıyoruz.
Aslında Gürcülere de Ruslara da değer
veriyoruz ama her şeyden önce kendimize değer veriyoruz. Rusya devleti
bugün tanrı önünde günahlarından bir kısmını affettirmiştir Abhazya’yı
tanıyarak, büyük Kafkas savaşlarında yol açtıkları acıları bir bakıma
telafi etmiştir. Bundan sonra önümüzdeki tek göre maddi ve manevi alanda
toplumu ileri götürmektir. Bizim insanımız, toprağımız, gönlü açık
insanlarımız buna layıktır.”
‘Ordu-millet gibiyiz’
Peki ‘1995’ten itibaren 12 yıl boyunca
uygulanan ambargo toplumunun ruh halini nasıl etkiledi?’ Ardzınba
yanıtlıyor: “Savaşın yol açtığı travma vardı ama diğer toplumlarla
karşılaştırıldığında bu azdı. Çünkü insanlar niçin ve neye karşı
savaştığının çok iyi bilincindeydi. İkincisi bizim toplumumuz birbirine
değer veren ve acılarını paylaşan bir toplum. Hatta acılarını dışa
yansıtmasına izin vermeyen bir kültür. Bu yüzden hem savaş hem de
ambargonun psikolojik yansımaları olmadı. Çünkü toplumumuz el açan bir
toplum değil, sıkıntılarımızı paylaşan ve azla yetinebilen bir toplum.
Ordu-millet gibi yiz. Herkes elinde silah seferi bekleyen asker gibi.
Bir evde bulunmaması gereken ağır silahlar var. Buna rağmen bunlardan
kaynaklanan bir vukuat olmadı. Bu da toplumumuzun bilinç düzeyini
gösterir. Bir tek yeni ekonomik düzen sıkıntıya yol aç abilir. Ama aile
ve toplumsal ilişkilerimizin güçlü olması diğer toplumların zorlandığı
sorunları daha kolay aşmamıza yardımcı olacaktır.”
‘Kaybetme korkusu’
Abhazya’daki ilk özel okul olan Alfa
Eğitim Kurumları’nın kurucusu ve başkanı Fatima Davutiya’nın da
görüşlerini alıyoruz: “ Bugüne kadar ambargo altında kapalı bir
toplumduk. Uluslararası tanınma önümüzü açacak. Ülkemiz her alanda
gelişecek. Rusya ve diğer devletlerden insanlar gelecek. Şu ana kadar
biz bize olduğumuz için pek değer vermediğimiz dilimiz ve kültürümüzü
koruma içgüdüsü gelişecek. Rusya bu süreçte bizi tanıyarak geçmişte
yaptıklarını bir ölçüde telafi etmiş oldu.”
****
Gazeteci vizesi değil çile vizesi
Rusya kapısı gazeteciye ‘açıl susam
açıl’la açılmıyor. Normal ticari vizeyi birkaç saatte veren Rus
makamları gazeteciyi 15 gün bekletebiliyor. Sizin adınıza ülkenizin
Dışişleri Bakanlığı, Rus Dışişleri Bakanlığı’ndan vize talebinde
bulunuyor. Gidilecek yer savaş bölgesiyse Rus Dışişleri, Savunma
Bakanlığı ve Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB) onayıyla özel kimlik
kartı düzenliyor. Güney Osetya ve Abhazya’ya geçerken Rusya
sınırlarından giriş-çıkış için illaki çok girişli vize gerekiyor.
İstanbul’daki Rus Konsolosluğu’ndaki görevliye ‘çok girişli değil mi’
diye sorma ihtiyacı duyuyorum, ‘Evet’ diyor. Çünkü yazılar Rusça,
anlamıyorum.
Bütün hengâmeden sonra kapı gibi bir
gazeteci kartı ve vizeye kavuşmanın rahatlığıyla Osetya cephesine
varıyoruz. Diğer iki Batılı gazetecinin kartları renk-li. Benimki
siyah-beyaz. Görevli fotokopi olduğundan şüpheleniyor. Sahtecilik
damgası yemek üzereyiz. Neyse ki Sinval-Vladikafkas turunu devlet
organize ettiğinden göz yumuluyor! Asıl sürpriz Abhaz-Rus sınırında
pusuda bekliyor. Rus görevli bir şeyler söyleyip beni geri postalıyor.
Ne dediğini anlamıyorum çünkü başka dil bilmiyor. Sonra FSB’nin bürosuna
alınıyorum. İngilizce bilen bir görevli gelip vizemin tek girişli
olduğunu ve Psou’dan geçtiğim de Rusya’ya dönemeyeceğimi söylüyor.
Ankara’daki Rus elçiliğini arayıp ‘Neden tek girişli’ diye sorarken hat
kesiliyor, bir daha ulaşmak imkânsız.
‘Hiçbir şey yapamayız’
Abhazya Dışişleri’nden ‘Seni Gürcistan’a
geçiririz’ garantisi alıyorum. Bunun üzerine FSB, sınır kurallarını
bildiğime dair kâğıt imzalatıp salıyor. Abhazya’dan Gürcistan sınırına
hareket ederken Abhaz Dışişleri’nden gelen bir telefon kötü haberi
veriyor: ‘Gürcistan Abhazya üzerinden gelenleri sınırı ihlal etmiş
saydığından üç gün tutuklu kalabilirsin. 8 bin dolar para cezası
keserler.’ Hemen Türkiye’nin Tiflis Büyükelçisi Ertan Tezgör’ü arayıp
bir şey yapıp yapamayacağını soruyorum, “Sakın gelme, tutuklanırsın,
senin için hiçbir şey yapamayız!” diyor. Vize işlemlerimi takip eden
Türkiye’nin Moskova Büyükelçiliği’nin basın müşavirliğinden yardım
istiyorum. Müşavirlik araştırıp geri dönüyor: ‘Hem bizim, hem Rus
Dışişleri’nin kayıtlarında sana çift girişli vize verilmiş.’ Ama
yapıştırılan kâğıt öyle demiyor. Bu arada gazetenin devreye girmesiyle
Türk Dışişleri, Rusya’ya meselenin halli için nota veriyor. Rus
Dışişleri beni arayıp ‘Notada Rusya’nın Sohum konsolosluğuna yeni vize
başvurusunda bulunduğun söyleniyor’ notunu iletince ‘Siz henüz burada
konsolosluk açmadınız ki’ diye şaşkınlığımı iletiyorum. Yanlış
anlaşılmadan kaynaklanan bir bilgi hatası notaya girmiş.
İki günlük telefon trafiğinin ardından
Moskova, Abhazya Dışişleri’ni arayıphatanın kendilerinde olduğunu ve
yeni vize için pasaportumun bir müşavirle Soçi’ye yollanmasını istiyor.
Hem vize hem yol masrafları bizden! İki aylık ve çift girişli yeni vize
üç yapraklı kâğıt parçası. Her şey halloldu derken, Abhaz sınırından
Adler’e geçerken bu kez Rus görevli vizeyi tuhaf buluyor. ‘Bunun
fotoğrafı yok, geçmez’ diyor. Bir FSB yetkilisi vizedeki damganın
rengine bahane buluyor: “Mührün mavi olması gerek”. Bizimki turuncu!.
Pasaportu alıp gidiyor. Soçi’deki Dışişleri bürosuna sorup dönüyor.
Tabii bu bekletmeler yüzünden Soçi uçağı da gemisi de kaçıyor. Yeni
sefer üç gün sonra. Moskova üzerinden dönmek şart oluyor. Sonraki uçak
10 saat sonra. Vize krizi bitmiş değil. Check-in görevlisi yine vizeden
şüpheleniyor. Pasaport kontrolünde aynı şüpheler ‘Vizede neden fotoğraf
yok, damga niye turuncu.’ Sanki suç benimmiş gibi!
Velhasıl Rusya’ya girmek de çıkmak da
haddinden fazla meşakkatli iş...
23.09.2008
Ajans Kafkas
|
Gürcülerin Truva
atı, Abhazların yumuşak karnı GAL |
Megreller, Abhazya’nın yumuşak karnı.
1990’ların başında sürülen 230 bin civarında Megrel’den 70 bin kadarı
geri dönmüş. Gürcü milliyetçiliğinin aşağılamaları kendilerini Sohum’dan
ziyade Tiflis’e yakın hissetmelerine engel değil. Gürcistan’da yasaklı
ana dillerini Abhazya’da konuşabiliyor olmaları da öyle...
Yıllarca savaş
ve ambargolar yüzünden bakımsız kalmış Abhaz kentleri bağımsızlıkla
birlikte yeniden inşayı bekliyor.
GAL -
Abhaz-Gürcü çatışmasında Tiflis için ‘truva atı’ görevi gören bir kent
var. Burası Abhazya’nın en yumuşak karnı, geçen yüzyılda Abhazlar kadar
Gürcü asimilasyonuna maruz kalmış apayrı dil ve etnik kökenden gelen
Megrelller yaşıyor. Galat-ı meşhur olarak dünya alem bu insanlara
‘Gürcü’ diyor. Tetiğin ucundaki bir halk, kendilerini olası bir
çatışmada Gürcistan’a sepetlenecek etnik grup olarak görüyorlar.
Başkent
Sohum’dan 83 kilometre ötede Abhazya’nın doğu sınırında yer alan ve iki
devlet arasında sarkaç misali kalan Gal’deyiz. 1994 Moskova Ateşkes
Anlaşması çerçevesinde Rus barış gücü askerlerinin konuşlandığı tampon
bölgenin en kritik yerleşim merkezi. Halk kendini Sohum’dan çok Tiflis’e
bağlı hissediyor. Eğer biri ‘devlet başkanımız’ diyorsa ‘Mihail
Saakaşvili mi, Sergey Bagapş mı’ diye sormak gerekiyor. Kafkas
sıradağlarından süzülüp Karadeniz’e akan ırmakların dilimlediği
Abhazya’nın en verimli arazilerinin arasından geçip Gal’e ulaşıyoruz.
1992-1993 savaşı sırasında bölgenin boşalmış olmasının yarattığı
ıssızlık karşılıyor insanı. Savaşta Gürcistan’a sığınan 230 bin
civarında Megrel’den 70 bini 1998 yılından bu yana geri dönmüş durumda.
Megrellerin neredeyse günlük girip çıktığı sınırdayız.
Mişa’yı gözleyenler
İngur santralında çalışan işçileri taşıyan
minibüs kalkmak üzere, konuşmak istiyoruz herkes ‘Ben bilmem, ona sor’
havasında. Megrel asıllı Givi, Mişa’nın (Saakaşvili) yolunu
gözleyenlerden. Güney Osetya’nın ardından Gürcü askerlerinin Abhazya’ya
girip kendilerini özgürleştireceğine inanan Gallilerden. “Rus askerleri
değil bize barış lazım. Devlet başkanımız da bunu söylüyor” diyor.
Devlet başkanı dediği Mişa’dan başkası değil. “Ama savaşı Güney
Osetya’ya saldıran Mişa başlattı. Güney Osetya’dan sonra sıra buradaydı.
Kodor’da ağır silahlar bulundu” hatırlatmasına “Yalan” diyor: “Ruslar
kışkırttı.” ‘Gürcü askerini görmek ister miydin’ sorusunu sorarken
yanımıza bir Abhaz askeri yaklaşıyor. Givi lafı değiştirip etrafa
duyururcasına “Hayır savaş istemiyoruz” diyor.
İstihbarat tehdidi
Müşteri bekleyen taksiciye ‘Saakaşvili
sizi kurtarmayı vaat etti, kurtarılmayı bekliyor musunuz’ diye sorunca
“Kimden kurtaracak bizi, Gal’de her şey normal” yanıtını veriyor. Bir
başka taksici “Savaşta bu bölgeden gittim, yıllar sonra döndüm. Benim
gibi 70 bin kişi geri döndü. İşim çıktıkça karşıya gidip geliyorum,
sorun çıkmıyor” deyip ekliyor: “Abhazlarla ilişkilerimiz normal. Kötü
olan bir tek yolumuz.” ‘Yolun yapılmasını kimden bekliyorsunuz’ sorusuna
yanıtı “Kim yaparsa yapsın, yapanın yanındayım” yanıtını veriyor. Üçüncü
taksici Gürcistan’ın egemenliği altına dönme konusunda “Önemli olan
barışın sağlanması. Tekrar evimi terk etmekten korkuyorum” diyor.
Tehdit mekanizması
Taksicilerden hiçbiri ismini vermiyor.
Abhaz yetkililer bunu kendilerinden değil Gürcü istihbaratından
korkmalarına bağlıyor. Birkaç yıl öncesine dek Abhazlarla işbirliği
yapan Megreller, Orman Kardeşler ve Beyaz Lejyon gibi yasadışı
örgütlerin hedefi oluyordu. Yetkililere göre bu iki örgütün üyeleri
şimdi tamamen Gürcü güvenlik ve istihbarat teşkilatlarına yerleştirildi
ve Megreller üzerinde tehdit mekanizması hâlâ işliyor.
Kentin hemen dışında elinde nacağıyla
kışlık odun hazırlığı yapan Eduard Aguberdiya savaş çıkacak ve bir daha
yurtlarından olacak diye korksa da Mişa’nın yolunda: “Savakaşvili mi
yoksa bu taraf mı haklı bilmiyorum. Ama savaşı Saaşavili başlatmadı. Onu
destekliyorum.”
Kendini ‘Abhaz’ hisseden Caliya Rustam
adlı Megrel ise farklı çıkıyor: “15 yıldır gerilimle yaşıyoruz,
‘Gürcüler ha geldi ha gelecek’ diye. Osetya’yı alsaylardı sıra buradaydı.
Osetlere yaptığından dolayı elimden gelse Saakaşvili’nin canına okurdum.
Faşist.” Megrellerin Mişa’ya ‘başkanımız’ demesine de öfkeli: “Başkanım
diye satın almıştır, bu topraklarda yaşayanların başkanı belli.”
Megrelce ilgi çekiyor
Abhazya bölge halkıyla diyalog kurmaya
çalışıyor, ama başardığını söylemek zor. Gürcistan’daki Megrellerin
mahrum kaldığı anadili yaşatma hakkı Gal’de baki. Temel dilin Rusça
olduğu okullarda Gürcücenin yanı sıra Megrelce de öğretiliyor. Okulların
yarısında da Abhazca seçmeli ders. Yönetim ayrıca Gal adlı Megrelce ve
Gürcüce gazete çıkartıyor. Geçen yıl Sohum’dan yayına başlayan Megrelce
radyo iki ay sonra Gal’den yayın yapmak üzere mola vermiş. Sohum
yönetimi Megrelce televizyon yayınına da hazırlanıyor. Tabi bu yayınlar
Megrelcenin yasak olduğu Gürcistan’ın batısındaki bölgede de izleniyor.
‘Tiflis bizi çok aşağıladı’
Gal’in yayın yönetmeni Nugzar Salagayev’e
‘Abhazlar galiba ayrılıkçılık damarını kaşıyor’ diye takılıyorum. O da
“Böyle demek haksızlık olur, Abhazlar için ne istiyorsak onlar için de
aynını istiyoruz. Ama Megrellerin de Gürcüleştirilmesini hazmedemiyoruz”
diyor. 1995’ten beri çıkan gazete 1000 adet basılıyor ve ücretsiz
dağıtılıyor. Salagayev amaçlarını şöyle anlatıyor: “Önce bunun altında
art niyet aradılar ama samimi olduğumuzu gördüler ve şimdi çıkmasını
bekliyorlar. Ağırlıklı olarak Gürcü alfabesiyle Megrelce yayın
yapıyorduk. Artık Megrel alfabesi de kullanıyoruz. Çünkü Gürcistan’da
Megrelce öğretilmedi, herkes unuttu. Ama gazete halktaki yoğun birikimi
ortaya çıktı. Gürcistan’da Megrelce yayın yok. Geçen yıl Vatan adlı
bağımsız bir gazete bir sayı çıkabildi, izin verilmedi. Ama o tarafta da
gazetemiz ilgiyle okunuyor. Megrel olmak ve Megrelce konuşmak
Gürcistan’da çok aşağılandı. Megrellik iç elbise gibi. İnsanlar
evlerinde bunu yaşatıyor, sokağa çıkınca Gürcü elbisesini giyiniyor.
Prestijli olan Gürcü diliyle konuşuyor. Biz de son 100 yılda ağır
baskılara maruz kaldık. Bu yüzden asimile olmuş bu insanların kültürel
varlıklarını yaşatmak istiyoruz.”
Megreller için tersine asimilasyon
Kapısında bir köpeğin pineklediği,
güvenliği bir ihtiyara emanet edilmiş Gal valili binasına dalıyoruz.
Vali köyüne gitmiş ama bir telefonla yardımcısı Vahtang Maan hemen çıkıp
geliyor. Odasında ilk Devlet Başkanı Vladislav Ardzınba’nın resmi var.
Resmi dairelerde portre asma şartı yok. Bagapş’ın portresini de görmek
mümkün değil. ‘Eğer hak ederse görevi sona erince o da duvarda yerini
alır’ deniliyor. Maan’a sokaktaki Megrel halkın ‘Başkanımız Mişa’ sözünü
aktarıyorum. Hemen yanıt veriyor: “Ambargo altında devlet kurmaya
çalıştık. Karşıda ise devasa imkânları olan bir ülke var ve televizyon
kanallarıyla çok yoğun propaganda söz konusu. İnsanlar bu yayınların
etkisi altında. Ama makul düşünenlerin sayısı artıyor.”
Gürcülerin soyadı tahrifatı
Maan’a göre ‘burada asimile olmuş Abhazlar
da yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Ne kadar Abhaz kökenli olduğu meçhul.
Sovyetler zamanında Gürcü kilisesi müthiş bir soyadı tahrifatına imza
atmış. Bazı Abhaz sülale isimleri tamamen değiştirilerek kayıtlara
geçirilirken bazılarına ‘ya’ eklenmiş. Tarba ‘Tarbaya’, Kesba ‘Kesbaya’,
Yaşba ‘Yaşbaya’ olmuş. Maan “Yaşlılardan Abhaz kökenli olduklarını
söyleyenler var. Eski soyadına dönmek isteyenler ortaya çıkıyor. Bunun
için Abhaz Araştırma Enstitüsü’nden aldıkları belgeyle Adalet
Bakanlığı’na müracaat ediyorlar. Ama zorlama yok, bu doğal bir süreç”
diyor. ‘Abhazya burayı kazanmak istiyorsa neden hizmet getirmiyor?
Yollar çok kötü’ diyorum Maan yanıtlıyor: “Abhazya’daki sıkıntılar
burada iki katı. Gal savaş bölgesi atmosferinden kurtulamadı. İnsanlar
iki arada bir derede kaldı, yarına umutları yok, o yüzden kendileri için
de bir şey yapmıyorlar. İnsanları üretmeye teşvik ediyoruz. İlk olarak
okulları ve hastaneleri yeniledik. Doğu sınırından başlayan asfaltlama
çalışmaları pek yakında buraya da gelecek. Buradan mezun olan
öğrencileri Gürcistan’a gitmesinden diye masrafların üstlenip Sohum’a
gönderiyoruz. Gal için kontenjan ayrıldı. Galli öğrenci sayısı 60’ı
buldu. Sadece bu yıl 25 öğrenci gitti. Bu iyi bir başlangıç. Pasaport da
dağıtmaya başladık. Gürcü pasaportuyla karşıya gidip gelenlere engel
çıkartmıyoruz. Dün sokakta kimseyle konuşamazdın, bugün buzları kırdık,
insanlarla konuşabiliyoruz.”
‘Türkiye Kafkasya’da oyuncu olmak istiyorsa politikasını değiştirmeli’
Abhazya Dışişleri Bakan Yardımcısı Maxim
Gunjia, Rusya tarafından tanınmalarının kendilerini siyasi ipoteğe
sokmadığını savunurken, AB ile ortaklık istediklerini vurguluyor.
Rusya’nın Abhazya’yı
tanımasının yansımaları ne olacak?
Rusya’nın Abhazya’yı tanıması bu adımı
izleyecek başka ülkeler için önemli siyasi bir işaret. Abhazya’nın
kalkınmasının önündeki engeller kalkacak. Tanınma Soçi Kış Olimpiyatları
için de önemli. Olimpiyat binalarının inşaasında Rusya ile şeffaf ve
yasal işbirliği yapabileceğiz. Soçi’nin 120 milyon ton çakıla ihtiyacı
var ve bunun 30 milyon tonunu Abhazya karşılıyor. Pek çok alanda
özellikle askeri işbirliği önemli. Rusya bu bölgenin ana güvenlik
garantörü. Rusya ile ekonomik, sosyal, kültürel ve eğitsel işbirliği
anlaşmaları imzalayacağız.
Ne tür bir askeri anlaşmadan
bahsediyorsunuz?
Şimdilik askeri, ekonomik ve sosyal
alanlarda çerçeve anlaşması sözkonusu. Askeri alanda ayrı anlaşma
imzalayacağız. Bu Rusya’nın askeri üs kurabilmesi, Rus deniz filosunun
limanlarımızı kullanabilmesi ve güvenliğimizi sağlamasını öngörecek.
Gürcistan’ın Rus askeri
varlığını Abhazya’nın ilhakı olarak görmesine ne diyorsunuz?
Gürcistan pek çok şey söylüyor; Fakat
ilhak bir ülkenin bir yerden kopup diğer bir ülkeye katılmasıyla olur.
Rusya’nın parçası olmayacağız. Bu ilhak değil meşru hakkımız olan
uluslararası tanınmadır. Abhazya’nın bir başka ülkeyle güzel ilişkiler
tesis etmesidir. Gürcistan’ın bakışıyla Kosova’nın tanınması da ilhak.
Sovyetler’in dağılmasıyla ortaya çıkan bağımsız Gürcistan ile bağımsız
Abhazya’nın statüleri eşitti. Neden Gürcistan bağımsız da Abhazya
olamıyor?
Bundan sonra Gürcistan’la ne
tür ilişki umuyorsunuz?
Gürcistan 2006’da Kodor’a asker çıkartınca
müzakere sürecini durdurduk. Çünkü 1994 Moskova Anlaşması’nı çiğnemiş
oldu.
Fakat Tiflis anlaşmalardan
çekildi...
Hayır anlaşmaları iptal değil ihlal etti.
Yaptığın anlaşmaya uymuyorsan çiğnemiş olursun.
Tiflis’le yeniden masaya
oturabilinir mi?
Savaş öncesi tek şartımız Kodor’dan asker
çekip ve saldırmazlık anlaşması imzalamalarıydı. Şimdi müzakere masasına
dönmemizi istiyorlarsa önce bağımsızlığımızı tanısınlar.
AB arabuluculuğunda Cenevre
müzakerelere katılacak mısınız?
Hayır bu müzakere değil konferans. Mevcut
durum ve Abhazya’nın tanınması meselesi tartışılacak ve siyasi statümüzü
asla müzakere etmeyeceğiz.
Rusya ve Nikaragua’dan sonra
Abhazya’yı tanıyacak ülke var mı?
Var ama isimlerini söyleyemem. Latin
Amerika ve Güney Afrika’dan çok sayıda ülke tanımayla ilgileniyor.
Rusya gibi emperyal güçle
böyle bir ilişki kaygı verici değil mi?
Elbette zor bir durum, savaştan sonra
Abhazya tecrit edildiğinde 15 yıl dünyaya açılan tek pencere Rusya’ydı.
İhracat yaptığımız tek yer orası. Ürettiğimiz her şeyi oraya satıyoruz.
Türkiye ve AB ile de çok yönlü ilişkiler peşindeyiz.
Moskova’nın Abhazya’ya
müdahale eder mi?
Bu tür bir baskı işe yaramaz. Geçmişte çok
örnekleri var. Rusya ile siyasi tercihlerimiz uyuşuyor, şu an için
siyasi bir nüfuz kurma ihtiyacı duyduğuklarını sanmıyorum. Biz de
Rusya’yı NATO’ya girmeme ya da Rusya’nın düşmanlarıyla ilişkiler kurmama
konusunda ikna ihtiyacı duymuyoruz. Ama sadece Rusya değil diğer
ülkelerle de ilişkiler kurmaya açığız.
Gürcistan NATO’ya girerse
bölgeye yansımaları ne olur?
Abhazya’nın bir tampon bölge olması
fikrinden son derece rahatsızım. İstediğimiz Abhazya’nın askerden
arındırılmış, tarafsız ve çok boyutlu politikalar geliştiren ülke olması.
Abhazya turistik ve tarımsal bir ülke. Askeri heveslerimiz, Doğu yada
Batı ile savaş gibi siyasal arzularımız yok.
Türkiye’den beklentiniz
nedir?
Türkiye Karadeniz ve Kafkasya’da oyuncu
olmak istiyorsa mevcut politikasını değiştirmeli. Maalesef Güney
Osetya’daki son durum Türkiye’nin yardımlarıyla yaratıldı. Tabi
Türkiye’nin de bizi tanımasını bekliyoruz.
Çok boyutlu ilişkiler
kurmanıza Rusya razı olur mu?
Bulgaristan ve Romanya ile AB üyesi
olmadan ilişki kurduk. Dolayısıyla AB ile komşuyuz. AB’ye ‘Abhazya’yı
Avrupa’dan nasıl kopartırsınız’ diye mesajlar yolladık. Ama
AB?üyeliğinin imkânsız olduğunu da biliyoruz. Belki 30 yıl, 50 yıl sonra...
AB komşuluk politikasıyla ilgileniyoruz ama Tiflis yüzünden AB buna
yanaşmıyor.
22.09.2008
Ajans Kafkas
|
Çar
Abhazları Osmanlı'ya sürdü, Gürcüler yaktı, Kodor bir kadına kaldı |
Oktay Çkotua,
ilk kez Kodor’u görmenin sevincini yaşarken, Sveta aşağı Kodor’un yalnız
bekçisi. Beş çocuğunu bir başına büyüten Sveta’yı yazın torunları yalnız
bırakmıyor.
Çarlık Rusya’sının Abhazları 19’uncu
yüzyılda sürüp yerine Rusları yerleştirdiği Kafkasya’nın fırtınalı
vadisi Kodor şimdi tekrar Abhazların elinde. Kodor’un yalnız bekçisi
Sveta, 1992-1993’teki ilk savaşta Gürcü ordusunun köydeki 600 evi
yaktığını, sadece şu an oturdukları bir Rus aileye ait evin kurtulduğunu
söylüyor.
SOHUM - Tskhinval’deki gibi Sohum’da da
kaldığım otelde gecenin orta yerinde silah sesleriyle uyanıyorum ve bir
daha uyku tutmuyor. Ufukta Rus savaş gemilerinin demir attığı Rus
gemileri var ama seslerin nereden geldiği meçhul. Buradakilerin yorumu
da Osetlerinkiyle aynı; ‘savaş sonrası sendromu’. Kim bilir belki
namluda kurşunu kalanlar efkârdan sıkıyor... Sabahın köründe yağmur
gökten zembille iniyor, Abhazya’nın kuzeydoğusundaki fırtınalı vadi
Kodor’a çıkmak niyetindeyiz ama herkes bu havada gidilemeyeceğinde hem
fikir. Savunma Bakanlığı, birkaç gün öncesine dek Kodor’a helikopter
kaldırıyormuş, şanssızlık bu ya, artık askeri hareketliliğin dinmesiyle
yok.
Bir gün öncesinden Hava Kuvvetleri
Komutanı Silavik Yaşba ile temasa geçiyoruz, helikopter kalkarsa
haberdar etme sözü veriyor, ama ihtiyaç hasıl olmayınca şansımızı
karadan denemek istiyoruz. Kodor’u Gürcülerden kurtarma operasyonunda
yer almış bir yetkili ‘Sakın normal arabayla gitmeyin, bir Vazik bulun’
diye tembih ediyor. Vazik genelde askerlerin kullandığı yerden yüksek
Rus tipi bir dört çeker. Ama uygun bir Vazik bulamıyoruz. Bunun yerine
işadamı Ünal Cücu Honda CR-V’sini feda ediyor... Eski vekil Oktay Çkotua
ve Dönüş Komitesi Başkan Yardımcısı Erkan Kutarba da eşlik ediyor.
‘Off-roading için ideal...’
Sovyetler’in 40 yıl önce asfaltladığı
yoldan kuzeye tırmanmaya başlıyoruz, ağaçlar arasına saklı metruk evler
manzaranın bir parçası. İlerledikçe asfaltın esamisi okunmuyor, kâh
derelerden, kâh bulutların arasından yol alıyoruz, tırmandıkça manzara
hırçınlaşıyor, yol yol olmaktan çıkıyor. Birkaç tünelden geçiyoruz.
Uçurumları görmeden gelip ‘off-roading için ideal bir güzergâh’ diye
söyleniyorum. Yol boyunca köpeğiyle baş başa bir avcıya, iki askeri
araca, bir greydere, yoldan çıkmış bir minibüse ve terk edilmiş bir
zırhlı araca rastlıyoruz. Rus barış gücünün son savaştan önceki
karargahından geçiyoruz. Taşlara, yola abanan dallara çarpa çarpa,
yalpalaya yalpalaya dört saatte 80 km yol alıyoruz. Askerler
‘gidemezsiniz’ diye cesaretimizi kırıyor, inatla ilerliyoruz. Defalarca
inip hendeği atlatmanın hesabını yapıyoruz. Aracın altı üçüncü kez
taşlara oturuyor, karşı yöndeki askeri araçtan ‘ilerisi daha kötü’ diye
gelen uyarıya kara bulutlar eklenince pes edip, 9 Eylül’deki harekat
sonrası Abhazların konuşlandığı yerden çark ediyoruz.
Lata’nın bekçisi
Hemen arkamızda tarihi Lata köyü var.
Köyden geriye simge gibi bir tek ev kalmış. Burası 19. yüzyılda Çar’ın
Osmanlı’ya sürdüğü Abhazlardan yadigâr. Hikâyesi çarpıcı. Daha da
çarpıcı olanı bu nefes kesen vadinin adeta bekçiliğini yapan ailenin
hikâyesi. Evin reisi bir kadın; Sveta. Hiç tereddütsüz çıkıp bizi
karşılıyor, sohbete hasret konuştukça konuşuyor. Abhazlar sürüldükten
sonra evlerine Sovyetler zamanında yaşanan büyük kıtlıktan kırılan
Ruslar yerleştirilmiş. Köye ikinci kâbus 1992’de Gürcü işgaliyle çökmüş.
Gürcüler 600 haneli köyün bütün evlerini yakmış, bir tek bir Rus ailenin
oturduğu iki katlı bu ev kalmış. Moskova’ya yerleşen evin sahibi
Sveta’nın eşi Guram Salagayev’in dostu. Evi onlara bırakmış.
Sveta o kara günleri anlatıyor: “Savaş
başladığında eşim Tuva’daydı. Batıda Psou sınırı kapalıydı. Dağlardan
yürüyerek Gudauta’ya gelmiş, oradan helikopterle doğudaki Tkuarçal’a
geçmiş. Nehir yatağını takip edip evi buldu. Beş çocukla birlikte Gürcü
kuşatmasının ortasındaydım. Eşimi tanıyamadım, sakalları göbeğine
inmişti, askeri elbiseler giyinmişti. Korktuk. Bizi sağ salim görünce
cepheye döndü. İki üç haftada bir geldi. Savaş çabuk bitecek diye
buradan gitmemiştik. Ama uzadıkça bizi çıkarması gerekti. Tkuarçal’a iki
gün iki gece beş çocukla birlikte yürüyerek gittik. 1.5 metre karda
zorlanıyorduk, keçileri önden salarak buldukları yoldan ilerliyorduk.
Bazı yerler buz kaplıydı. Yük olmasın diye yanımıza kapkacak da
almamıştık. Eşim dağcıydı, yabani otları iyi tanırdı. Bulduğu otlarla
karnımızı doyurup ölmekten kurtulduk.
‘Keçiler sayesinde kaçtık’
Çocuklara yaprakları bardak gibi
kullanarak su içiriyorduk. En küçük çocuk yedi yaşındaydı. Birinin 40
derece ateşi çıktı. Bırakın ilacı, suyumuz bile yoktu. İki gün iki gece
böyle geçti. İlk savaşı böyle geçirdik. Kocam Kodor’un komutanıydı,
bölgeyi Gürcülerden temizledi. 73 yaşındaki babası da cephede oğlunu
yalnız bırakmadı. Eşim savaştan sonra Kodor’daki tünelleri koruma görevi
üstlenmişti. Gürcü işgali tekrarlanırsa tünelleri havaya uçuracaktı.
‘Öleceksem de bu uğurda öleyim’ diyordu. 10 yıl önce tünellerde üç
arkadaşıyla birlikte mayınla şehit oldu. O günden beri evin erkeği de
kadını da benim. Çocuklarım büyüdü, Sohum’da yaşıyorlar ama yazları
geliyorlar.”
Abhazlık ağıra patlıyor
Yukarıdaki Gürcülerle ilişkileri konusunda
“1993’ten sonra Gürcülerle aramıza barış gücü askerleri girdi. Direk
ilişkimiz yok. Savaştan önce komşuyduk ama gerçek yüzlerini gösterdiler,
bizi yok etmeye kalkıştılar. Savaş zamanında avuçlarının arasındaydık,
çocuklarımın öğretmeni yaşlı bir Rus’tu. Gürcüler ateş ederek onu da
öldürdü. Kimsesi olmadığı için maaşını çocuklara harcıyordu. Hepimizin
evleri yakıldı. Buradan kaçamayacağımızı düşünüyorlardı. Ama keçilerimiz
sayesinde kurtulduk” diyor. ‘Tek başınıza sıkılmıyor musunuz’ sorusuna
“Hayvanlarımız, tavuklarımız varken niye sıkılayım” karşılığını veriyor.
Tabi Kodor’un bekçisi olmanın getirdiği bir sıkıntı daha var: “Abhazlık
yapıyoruz, yol kenarındayız, asker olsun sivil olsun gelip geçeni
ağırlamak zorundayız. Bu son operasyonda 300-400 asker burada kamp kurdu;
peynir, bal, ekmek neyimiz varsa yedirdik.” Stok bittiği halde bizi de
ikram teklifinden geri durmuyor.
‘Askerler kara gün dostuydu’
‘2006’da Gürcü askerleri tekrar Yukarı
Kodor’a geldiğinde endişelendiniz mi’ diye soruyorum: “Bir evden iki-üç
cenaze çıkardığımız zamanlar oldu. Korkmuyorum.” Sveta’nın kara gün
dostu Rus askerleriymiş. Onların da Gürcü askerlerinin Kodor’dan
temizlenmesiyle 40 km öteye gittiklerini belirtip ekliyor: “Komşu
gibiydiler, hatta kışın odun getirirlerdi. Şimdi hastamız olsa sesimizi
duyuracak kimse kalmadı.”
..................
Kafkasya'nın
fırtınalı vadisi: Kador
Vadide ABD,
İsrail ve Ukrayna silahları bulundu
Kodor Vadisi, 1993’te Gürcü işgalini
püskürttüğü halde Abhazya’nın kontrolü geri alamadığı tek toprak
parçasıydı. Karaçay-Çerkes’in güneyinde yer alan Kodor’da 23 köy var.
Nüfusu ise yaklaşık 6 bin. Yukarı kısmında Tiflis’in resmi
terminolojisinde Gürcü sayılan Svanlar yaşıyor. Kodor, Gürcü
istihbaratıyla ilişkisi olduğu öne sürülen Çeçen komutan Ruslan
Gelayev’in 2001’de adamlarıyla vadiye çıkmasıyla yaşanan çatışmayla
gündeme gelmişti. Kodor, 1992’de Gürcü ordusunun Abhazya’ya girip 13 ay
sonra bölgedeki Gürcü halkıyla birlikte çekildiği güzergâh olarak önem
kazanmıştı. Abhazlara destek için Kuzey Kafkasya’dan gelen gönüllüler de
Kodor’u kullanmıştı. Gürcülerin yeni bir hamlesi açısından da önemini
yitirmedi. Kodor’a üstlenen Gürcülerin roketlerle Sohum’u, yakınındaki
Babuşera Havaalanı’nı, Oçamçıra-Sohum yolunu tehdit edebiliyor. Kodor’un
üst kısmındaki Çhalta, Acara, Kvabça, Kvemo Azhara, Zemo Azhara,
Gentsviş, Omarişara, Saken köylerinde Svanlar yaşıyor. Köylüler
hayvancılık, mısır, fasulye, avcılık ve balıkçılıktan geçiniyor.
Gürcistan, 2006’da Kodor’a yeniden asker çıkarıp Çhalta’ta alternatif
yönetim tesis etmişti. Abhaz ordusu Gürcistan’ın Osetya’ya saldırısının
ardından hiç can kaybı vermeden Kodor’u geri aldı.
İngur da ele geçti
Abhazlar operasyon öncesi 30 otobüsle
Svanları Gürcistan sınırına taşıdı. Kalanlar ormanlara çekilmişti. Şimdi
tekrar dönmeye başladılar. Havadan üç saat süren operasyona katılan
Binbaşı Zülfü Açüz’e göre Kodor’da Gürcü askerleri kaçarken geride
Amerikan, İsrail ve Ukrayna yapımı silah ve mühimmat bıraktı. Sınırdaki
Rus barış gücü de, Gürcü askerlerinin tank ve zırhlı araçlar dahil tüm
askeri malzemesine el koydu. Açüz, barış gücünün Gürcülerin
kaybettikleri takdirde İngur barajını havaya uçuracaklarına dair bir B
planı ele geçirdiklerini, bu yüzden Kodor’un ele geçirir geçirmez
İngur’u sıkı koruma altına aldıklarını söylüyor. Elektrik santralının
bulunduğu bölge Abhazya’nın, baraj Gürcistan’ın kontrolündeydi. İki ülke
elektriği paylaşıyordu. Şimdi baraj da Abhazya’nın kontrolünde. Abhazya
böylece iki ülkeyi ayıran İngur sınırına dönmüş oldu.
.............
Abhazları Rus
askeri varlığı değil kültürel nüfuz korkutuyor
Abhazlar için Rusya tarafından tanınıyor
olmanın sevinci kadar korkutan tarafları da var. Burada askeri üs açmaya
hazırlanan Rusya’nın askeri ve siyasi himayesinin bağımsızlığı yok
edeceği endişesi olsa da Abhazlar kendilerinden emin; Rus nüfuzu geri
teper. Buna örnek olarak Abhazların 2005’te Rus lider Vladimir Putin’in
istediği Raul Hacimba’ya karşı Sergey Bagapş’ı iktidara getirmesi
örneğini veriyorlar. Sohum sahilinde nabız yoklarken karşımıza Abhazya
Barolar Birliği Başkan Yardımcısı ve Sohum Baro Başkanı Kostantin Çekvaa
çıkıyor. Ayaküstü bizi yanıtlıyor:
‘Artık yan gelip yatamayız’
Tanınmadan ne bekliyorsunuz?
Getirdiği kolaylıklar da var zorluklar da.
Tabi ki büyük bir engeli aştık, tekerlek daha kolay dönecek. Ama artık
yan gelip yatmak mümkün değil. Hem içe hem dışa dönük çalışmamız şart.
Ne tür sıkıntılar olabilir?
En önemli problem, Rusya büyük bir devlet,
büyük bir ulus ve kültür. Küçük bir devletiz, tarihi köklerimiz binlerce
yıl öncesine gidiyor ama farklı kültürler tsunami dalgası gibi diğer
kültürler üzerine gidiyor. Bu konuda çok büyük problemler yaşayabiliriz.
En çok kendi kültürümüzü korumak ve geliştirmek için çaba sarf etmeliyiz.
En önemli sorun bu.
‘Keşke önce Türkiye tanısaydı’
Rusya’ya teslim olma korkusu
mu?
Hayır, o anlamda söylemedim. Sayıca az bir
milletin kültürünün diğer kültürler karşısında yok olmasından
bahsediyorum. Ekonomik alanda elbette ki şimdiye kadar olduğu kadar
bundan sonra da büyük güçlükler bekliyor. Çevremizdeki ekonomik güçlere
teslim yerine kendi kaynaklarımızı harekete geçirerek ayaklarımız
üzerinde durmalıyız. Önümüzdeki 10 senede neyin ne olacağını göreceğiz.
Rus ekonomisinin bizi ezeceğine dair bir endişem yok. Rusya’nın da böyle
bir yaklaşımı söz konusu değil.
Peki askeri olarak...
Rusya’nın askeri gücünden korkmuyorum
çünkü onlarla savaş halinde değiliz. Güvenliğimizi sağlamada tek
müttefikimiz Rusya. Ama Rusyaların ilelebet bizi koruyacağını
düşünemeyiz.
Ordumuzu güçlendirmeliyiz.
Siyasal nüfuz alanı da
açılmıyor mu? Himaye siyasal baskıya dönüşmez mi?
Tabi kişiliksiz toplumların başkaları
tarafından yönetilmesi çok kolay. Bizim toplumumuz ne kadar güçlü
olurlarsa olsunlar komşu devletler tarafından yönetilen ya da
yönlendirilen bir toplum olmadı ve olmayacak. Bu 2005’teki seçimlerde de
açıkça görüldü. En çok bel bağladığımız bir devlet olmasına karşın
Rusya’nın işaret ettiği aday halkımız tarafından seçilmedi hatta ters
tepti.
Fakat Rusya beklediğinizden fazlasını verince yeni bir durum ortaya
çıktı...
Bundan sonra da böyle olacak. Toplumun bu
kişiliğini koruması için çalışmalıyız. Ekonomik, askeri ve siyasi alanda
kadrolarımızı yetiştirmeliyiz.
O kadrolar halkımızı Rusya’nın
yönlendirmesini önleyecek kişiler olmalı.
Keşke Ruslardan önce başka
bir devlet tanısaydı dediğiniz oldu mu?
Gürcistan’ın saldırganlığına karşı
Rusya’nın desteğini alma peşindeydik. Ayrıca 15 yıldır dünyanın
desteğini alma peşindeyiz. Ama keşke demek istemem, Ruslar tanıdı onlara
teşekkür ediyorum. Elbette bizi Rusya’dan önce tanımasını istediğimiz
devletler vardı.
Türkiye bunların içinde mi?
Çerkes nüfusunu ve onların devlete olan
üstün hizmetlerini dikkate aldığımızda elbette Abhazya’yı ilk tanıyanın
Türkiye olmasını bekledik. Ama Türkiye’nin yaklaşımı bu yönde olmadı.
Çekvaa ile sohbetin ardından daha iki adım atmadan eşi ve çocuğuyla
gezintiye çıkmış Parlamento Genel Sekreteri Vadim Bjaniya’ya rastlıyor
ve soruyoruz:
‘Rusya ile eşit devletiz’
‘Tanıma bekliyor muydunuz?
Rusya’nın eninde sonunda tanıyacağını
bekliyorduk. Abhazya yönetimi de uluslararası ortamı iyi değerlendirdi.
Tanıma ne getirecek?
Bağımsızlık bütün diğer toplumlara ne
getirdiyse bize de onu getirecek. Ezelden beri bağımsız bir toplumuz.
Sovyetler döneminde geçici olarak Gürcistan’a zorla bağlandık ama tekrar
eskiye döndük. Bağımsızlık bizim için gasp edilmiş bir haktı.
Gürcülerden de önce bizim devletimiz vardı. Şaşırdığım şey dünyanın bunu
kabullenmemesi.
Rusya gibi emperyal bir
gücün hami olması sizi ürkütmüyor mu?
Rusya ile eşit haklara sahip iki devletiz.
Abhazya’yı tanıması da bunu gösterdi. Neden endişe edeyim ki, elbette ki
dünya ölçeğinde güçlü bir devlet ama biz yine de kendimizi eşit olarak
görüyoruz.
21.09.2008
Ajans Kafkas
|
Tamş
köyünde hazırlanan anıtın açılışı 27 Eylül'de yapılacak |
1992 – 1993 yılları
Abhazya kurtuluş savaşında hayatını kaybedenler için Tamş köyünde
hazırlanan anıtın açılışı 27 Eylül tarihinde yapılacak.
Anıtın ortasında,
özgürlük hedefini simgeleyen, örtüsünü göğe doğru kaldıran bronz bir
kadın heykeli bulunuyor. Anıtın adı da zaten bunu yansıtmakta –
‘Abhazya’ya Özgürlük’. Heykelin yüksekliği 6,2m.
Anıtın tasarım ve yapımcıları:
heykeltıraş Tsira Akhba, mimar Svetlana Şimenkova ve Beslan Kaslandziya.
19.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Beslan Annesi
Türkiye'den şikâyetçi |
Fehim Taştekin,
Gürcülerle çatışma Osetlere Beslan’ı unutturamıyor. Rusya’dan ölen
çocuklarının hesabını soran annelerden biri de Türkiye’ye tepkili
Beslan, İnsanı yiyip bitiren, ömür
törpüsüne dönüşen bir yas bu. Aneta Gadiyeva, nerdeyse her gün 1-3 Eylül
2004’te Beslan’daki rehine trajedisine kurban verdiği kızı Alana’nın
mezarı başında. Biten mumların yerine yenilerini yerleştiriyor,
ziyaretçilerin içip dua etmesi için mermer masanın üzerine koyduğu
suları yeniliyor. Mezar taşındaki resme dokunuyor, başını yaslayıp
ağlıyor. Kuzey Osetya’daki üniversitesinin sosyoloji kürsüsündeki
doçentlik görevine veda etme pahasına, 18 km. mesafedeki Vladikafkas ile
Beslan arasında mekik dokumaya devam ediyor.
Rus özel timlerinin ‘kurtarma’ operasyonuna
kurban giden 186 rehine çocuğun annesi gibi bu matem Aneta’yı esir almış.
Türkiye’den anavatanına dönmüş Oset asıllı eşi Seyfi Doğan çiçekleri tek
tek elden geçiriyor, suluyor. 10 yaşındayken yitirilen İzmir doğumlu
Alana’nın en sevdiği oyuncakları yanında. Bu rutin yas ‘Melekler Kabri’
denilen yerdeki 334 mezarda tekrarlanan bir ritüel. Evladını yitirmiş
bir baba kendini mezarlığın çimlerine adamış. Eylemin ikinci günü
dönemin İnguşetya Devlet Başkanı Ruslan Auşev’in arabuluculuğu sayesinde
bir yaşındaki ikinci kızıyla okuldan salıverilen ama Alana’yı alamayan
Aneta, her mezara aynı şefkati gösteriyor. Bu bir nevi ‘yas kardeşliği’.
‘İstihbarat biliyordu’
Seyfi Doğan işini gücünü bırakıp Osetya
seferimizde bize eşlik ediyor. Tskhinval’i yerle bir eden savaş yüzünden
buradayız ama konuştuğum birçok Oset, savaş vesilesiyle 1992’deki
Oset-İnguş çatışmasını ve İnguşların da yer aldığı Beslan eylemini
anmadan edemiyor. Bu yüzden potansiyel çatışma arz eden Oset-İnguş
meselesi ve bu gerilimi besleyen Beslan trajedisine eğilmek kaçınılmaz
oluyor.
Akşam Aneta’nın misafiriyiz. Alana’nın çalışma
masası, okul çantası ve yatağı dönecekmiş gibi hazır. Aneta’nın leziz
Oset tatlarıyla donattığı sofraya Beslan’ın gölgesi düşüyor. Başkan
yardımcılığını yaptığı Beslan Anneleri örgütünün hukuk savaşı hakkında
konuşurken, sözü Türkiye’ye getiriyor, kızının anavatanına sitem ediyor.
Suçlu ilan ettikleri Rusya’yla zaten davalıklar. 1200 rehineyi kurtarma
adına okulu basıp 334 kişinin ölümüne yol açan devletle kozlarını,
dilekçeyi bu yaz kabul eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde
paylaşacaklar. Fakat Aneta’nın Türkiye’den yana yarası da derin. Kuzey
Osetya mahkemesine açtıkları davada devletin sunduğu FSB’ye ait belgede
1 Eylül’de 1 Nolu Okul’da, Basayev’in 1995’te 1500 kişiyi rehine aldığı
Budennovsk’taki gibi eylem yapılacağı istihbaratı var. Belgede eylemin
Türkiye’den finanse edildiği yer alıyor. “İşte benim zoruma giden buydu.
Paranın çocuğumun doğduğu yerden gelmesi beni yıktı. Kızım Türkiye
vatandaşıydı” diyen Aneta, Çeçenlerle ilgili iddiaların araştırılması
için Başbakan Tayip Erdoğan’a mektup yazmak istediğini ama dikkate
alınıp alınmayacağından emin olmadığını dile getiriyor: “Türkiye kendi
teröristlerinden yakınırken buradaki teröristlere neden sahip çıkıyor,
bu insanlar oraya gidip tedavi görüyor, tatil yapıp dönüyor. Türkiye
ikiyüzlülüğü bıraksın, terörün iyisi kötüsü olmaz.” Ayrıca Alana’ya
ilgisizlikten de kırgın: “Yunanistan dahil birçok devlet kurbanlarla
yakından ilgilendi, ölen bir Yunan öğretmenin adını bir sokağa verdi.
Ama Türkiye hiçbir şey yapmadı.” Seyfi Doğan’ın araya girip “O zaman
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Moskova elçiliği aracılığıyla arayıp
yardım önermişti” diye düştüğü not da Aneta’yı teskin etmiyor: “Ama bir
daha kimse aramadı. Bizi teselli edecek bir şey yapılmadı. Koca devletin
işini gücünü bırakıp bizimle ilgilenmesini beklemiyorum. Birini
yollayabilir, çocuğumun anısına küçük de olsa bir şeyler yapabilirlerdi.”
‘Terörden devlet karlı çıktı’
Ertesi günü Beslan Anneleri’nin merkezindeyiz.
Beslan Müslüman kimliği ile tanınan 36 bin nüfuslu bir kasaba. Okulun
dehşet verici hali özenle korunuyor. Ortodoks Kilisesi ise Müslüman
karşıtlığını fırsat bilip ölenlerin önemli kısmının Müslüman kimliğine
aldırmadan salonun orta yerine koca bir haç dikmiş. Salon ölen
çocukların resimleri ve güllerle kaplı. Beslan Anneleri’nin başkanı
Susanna Dudiyeva’ya ‘Bu yas ne kadar daha sürecek’ diye soruyorum.
Bilmiyor.
Facia sağ kalanların hayatlarını mahvederken,
en büyük tepki kanlı operasyonu düzenleyenlerin dokunulmazlığı. Belki de
adalet yerini bulmadığı için öfke dinmiyor. Herkes müdahalenin Putin’in
emri olmaksızın yapılamayacağını düşünüyor. Hatta Aneta bunu bizzat
Putin’e söylemiş: “Dedim ki, ‘Teröristler senin yüzünden Beslan’a geldi.
Tek bir sözünle bu insanlar kurtulabilirdi.’ Fakat suçlamaları kabul
etmedi. Bize adil soruşturma vaat etti, ama suçladığımız herkesi terfi
ettirdi.” Aneta şu sonuca varıyor: “Bu operasyondan kim kârlı çıktı?
Tabi ki Rusya devleti. Beslan sonrası devlet güçlendikçe güçlendi.
Demokrasi de bitti, terör de.”
Kafkasya'da karanlık sayfa
1-3 Eylül 2004 tarihi Kafkasya’nın en kara
sayfalarından biri olarak tarihe geçti. Çeçenya’daki savaşçılara destek
için silahlı 33 kişi Beslan’daki 1 Nolu Okulu basmıştı. İddiaya göre
eylemciler daha önce tamirci kılığında okula girip silah ve
patlayıcıları gizlemiş, çatıda keskin nişancı yeri ayırmıştı. Eylemciler,
yeni eğitim yılının açılış töreninde polis ve orduya ait araçlarla gelip
öğrenciler, öğretmenler ve velileri 10’a 25 metrelik spor salonuna
hapsetmişti. Okul 1992’deki Oset-İnguş çatışmasında Oset milislerin
İnguşları esir tuttuğu merkezlerden biri olduğu için seçilmişti. Beslan
Havaalanı da Çeçenya savaşına katılan Rus uçaklarının havalandığı yerdi.
Operasyon için merkez kuran FSB, Kuzey Osetya Devlet Başkanı Aleksander
Zasahov’un da Çeçen yetikli Ahmet Zakayev’in de arabuluculuklarını
ciddiye almadı. 52 saat sonra İçişleri’nin OMON teşkilatı ile FSB’ye
bağlı Alfa ve Vimpel timleri ağır silahlarla okula müdahale edince 334’ü
rehine, 31’i eylemci 20’si kamu görevlisi 385 kişi öldü, 783 kişi
yaralandı. Eylemin sorumluluğu Çeçen lider Şamil Basayev üstlense de
olayın perde arkası aralanamadı.
.......
'Derdimiz Oset halklarını birleştirmek'
1992’de Oset-İnguş çatışmasında Osetleri
birleştirmek için kurulan sivil meclis Stir Nihas’ın Başkan Yardımcısı
Artur Sallagev sorularımızı yanıtladı:
Güney
Osetya’nın Kuzey’le birleşebilir mi?
İki Osetya’nın birleşmesi hep özlem duyulan
birşey. Savaştan önce de biz iç içeydik, birbirimizden kopmadık. Rusya
da Osetlerin tek halk olarak yaşama arzularının farkında. Ama
uluslararası anlaşmaları bozamayacağı için meseleye hiç karışmadı.
Savaş
sonrası Rusya’nın tutumu değişir mi?
Şu an bunu beklemek zor. Çarlık Rusya’sına tek
devlet ve tek millet olarak girmiştik. İki ülke ayrıldığından beri
birleşme fikri gündemden düşmedi. Fakat bu mesele kuzey ve Güney
Osetya’nın hükümetlerinde değil Rusya’da bitiyor. Asıl kararı verecek
olan Moskova.
Gürcülerle bundan sonra nasıl bir ilişki bekliyorsunuz?
Biz savaşı önlemek için mitingler
düzenlediğimizde bütün halklardan insanlar katıldı. Bu çok önemli.
Beslan olayının ilişkilere etkisi ne oldu?
Beslan’la birlikte iki halk arasındaki
yakınlaşma çabaları tuzla buz oldu. Bir süre İnguşlarla görüşemedik,
çünkü bunu tabana anlatamazdık. Yine de uzlaşma için çaba harcamamız
gerekiyor. Uzlaşma politikamız değişmedi. Bugün bu ülkede ‘Ben İnguşum’
diyemeyen insanlar var. Kendilerini gizleme ihtiyacı duyuyorlar. Gerçi
birlikte yaşadıkları köylerde sorun çıkmadı. Ama öç almak Kafkas
halklarının kanında var.
*****
İnguşlar zorunlu iskanın sonuçlarını
unutamuyor
Osetlerin bağımsızlığının tanınmasına
sadece komşu İnguşlarla Çeçenler sevinmedi. Gürcü-Oset çatışması
Osetlerle İnguşların geçmiş yaralarını yeniden kaşıyor
Güney Osetya’nın savaş sonrası Rusya tarafından
bağımsız devlet olarak tanınması Kafkas halklarının çoğundan alkış
alırken komşu İnguşlar, Osetlerle geçmiş çatışmaları, Çeçenler de
Gürcistan’dan gördükleri destek yüzünden bu sevince ortak olmadı. Gerçi
Rus yanlısı Çeçenlerden oluşan Vostok ve Zapat timleri,
Tskhinval’de
Gürcülerle çatışıp ağır kayıplar verdi. Fakat başta bağımsızlık yanlısı
Çeçen-İçkerya Başbakanı Ahmet Zakayev olmak üzere Çeçen liderler,
Osetlere kalkan olup Gürcistan’a giren Rusya’yı işgalci güç olarak
kınamayı tercih etti. İnguşlar ise Rusları Osetleri korurken kendi
vatandaşı İnguşların 1992’den beri yaşadıkları sorunları görmezlikten
gelmekle suçladı. Kısacası Oset-Gürcü savaşı Oset-İnguş yarasını kaşıdı.
Gürcü bombardımanından kaçan Oset mülteciler
diğer Kafkas cumhuriyetlerine dağılırken bir tek İnguşetya’ya gitmedi.
Nazranlı İnessa, 1992’de çatışmaların yaşandığı Kuzey Osetya’nın
Prigorodni bölgesinde ölen İnguşları kimsenin anmadığından yakınıyor.
Prigorodnili İsa ise “Güney Osetya’dan birkaç bin mülteci yıkım sayıldı
ama Prigorodni’den 60-70 bin İnguş çıkarıldığından kimse bunu yıkım
saymadı. 1992’teki savaştan kaçan Güney Osetyalılar sürgün İnguşların
evlerine yerleştirildi” diyor.
İnguşlar hâlâ
mülteci
İnguşetya’daki Maşr insan hakları örgütü
Başkanı Magomed Mutsolgov, “Güney Osetya, Gürcistan’ın ayrılmaz
parçasıdır” iddiasında bulunup ekliyor: “Rusya 70 bin mülteci, 500 ölü,
175 kaybın kayda geçtiği Prigorodni’yi unutarak Güney Osetya’da
soykırımdan bahsediyor. Savaşın üzerinden 16 yıl geçti, 14 bin İnguş
hâlâ evlerine dönemedi. Çeçenya’da ise 40 bini çocuk 200 bini aşkın
insan öldü.”
Temelde Oset-İnguş sorunu Rusların zorunlu
iskân siyasetinin sonucu. İnguşlar, 2. Dünya Savaşı sonrası Nazilerle
işbirliği yaptıkları için Stalin’in Çeçenlerle birlikte Orta Asya’ya
sürdüğü halklardan. İnguşlar döndüklerinde evlerinde Osetleri buldu.
Kuzey Osetya Halklar Arası İlişkiler Bakanı Taymuraz Kasayev ise
Prigorodni’nin esasen Çerkes toprağı olduğunu, burada Kazak, İnguş ve
Oset köylerinin yan yana dizildiğini, 1917 ihtilalinde İnguşların
Bolşeviklerden, Osetlerin Çarlıktan yana tavır aldığını, galip gelen
Bolşeviklerin Osetleri Prigorodni’den kovup topraklarını İnguşlara
verdiğini söylüyor. Kasayev, İnguşların dönmesi için yeni yerleşimler
kursalar da onların eski evlerideki ısrarının sorun yarattığını
belirtiyor. Oset ve İnguş halkları arasında yakınlaşma için çaba sarf
etseler de Beslan olayının her şeyi tepetaklak ettiğine dikkat çeken
Kasayev’e göre Beslanlılar intikam için eyleme karışan İnguşların
yakınlarından 27’sini öldürmüş.
19.09.2008
Ajans Kafkas
|
Brüksel de halkın
ve basının Güney Osetya da meydana gelen trajediye dikkat çekmek için
bir etkinlik düzenlendi |
Brüksel'de AB ülkelerinin
Dışişleri Bakanlarının toplandığı olağanüstü iki zirve düzenlendi.
Zirvenin ilki Avrupa Parlamentosu binasında diğeri NATO Genel Karargahı
yakınlarında gerçekleştirildi. İki toplantıya da Belçika’da bulunan
Rusya ve Güney Osetya’yı temsil eden gençlik dernekleri ‘Molodaya Rosiya’
(Genç Rusya), ‘Novye Lyudi’ (Yeni İnsanlar) ve sosyal dayanışma derneği
‘EvroRus’ ‘katıldı. Bu konu hakkında sitemizi Abhazya Dışişleri
Bakanlığı Almanya Temsilcisi Khibla Amıçba
bilgilendirdi.
‘Avrupa ve Rusya’nın
egemenliğinin korunması’ adlı ilk toplantıya Belçika Sırbistan
diyasporası temsilcileride katıldı. Toplantı sonunda Bosna Hersek’den
ayrılmayı isteyen Sırp Cumhuriyeti'nin sorununa değinildi.
Toplantıya katılanların
sayısı, sırf Avrupa’nın politikasını eleştirdiklerini dile getirmek için
gelen Hollanda ve Almanya vatandaşları ile birlikte yüz kişi
civarındaydı.
18.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Abhaz
delegasyonu, Brüksel’de Avrupa Parlamentosu'nda gerçekleştirilecek olan
‘Çerkes Günü’ adlı programda yer alacak |
6 Ekim tarihinde
Brüksel'de Avrupa Parlamentosu'nda ‘Çerkes Günü’ adı altında
düzenlenecek olan programa, Devlet Başkanı Dış Politikalar Danışmanı
Vyaçeslav Çirikba, Dışişleri Bakanı Yardımcısı Maksim Gunciya ve
Abhazya
Parlamentosu Diyaspora İle İlişkiler Komitesi Başkanı Soner Gogua katılacak. Bu program çerçevesinde Avrupa
Parlamentosu üyeleri ve Uluslararası İlişkiler Komitesi Başkanı Jacek
Saryusz Wolski ile ayrı bir görüşme yapılması planlanıyor.
Soner Gogua: ‘Bizim
Avrupa Parlamentosuna, Abhazya’da ki son gelişmeleri ve gelişme planını
anlatma şansımız olacak’, - dedi.
18.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Kadehler
birleşik Osetya ile Rusya için kalkıyor |
Fehim Taştekin,
Gürcistan’ın saldırısını Ruslar sayesinde atlatmış Osetler, ‘Biz zaten
Gürcistan’ın çatısı altında değildik. Bundan sonra da birlikte olamayız’
diyor. Onların hayali artık kuzeydeki kardeşleriyle birleşip Rusya
Federasyonu içinde yerlerini almak.
Sovyetler Birliği’nin Oset ülkesini
bölmesinden bu yana Güney Osetyalılar kuzeydeki kardeşleriyle birleşmeyi
hiç gündeminden düşürmemiş. Ve artık Gürcistan’ın başlattığı savaşın
ardından yürekleri Rusya için atıyor. Başkent Tskhinval’de bitkin ve
umutsuz bakışların arkasında ‘büyük kurtarıcı’ Rusya ile birlikte yaşama
arzusu saklı. Gürcistan’la ortak devlette yaşamak istemiyor, herkesin
gönlünde Kuzey Osetya ile birleşmek ve Rusya Federasyonu’na katılmak
var.
Rusya’nın bağımsızlıklarını tanıması
savaşın ardından ödül gibi gelse de kimsenin kutlama yapacak hali
kalmamış. Ama Tskhinval’in bombalanmış semtlerinden birinde yürürken
yıkılmış bir sokakta savaş ortamında kimsenin ummadığı bir ikram
telaşıyla karşılaşıyoruz. Yolun girişini kapatmış askeri aracı andıran
yeşil renkte bir kamyon ardında bombalanmış evlerin arasında uzunca bir
sofra uzanıyor. Ölen bir Oset’in anısına kurulmuş geleneksel Kafkas
sofrasında kadehler ‘bağımsız Osetya’ için kaldırılıyor. Ancak sofrada
sırayla ayağa kalkıp ev sahibine, misafirlere ve tanrıya teşekkür eden
misafirlerin konuşmalarına bağımsızlıktan çok Rusya Federasyonu’na
katılma isteği damgasını vuruyor. Sofrayı yöneten (thamate) David,
ölenlerin ruhuna kadehkaldırıp “Gürcüler 1992’deki gibi yine saldırıp
yakıp yıktılar. Bizi yok etmek istediler. Bize Rusya’ya yönelmekten
başka bir çare bırakmadılar” diyor. Kavuran güneşin altında şapkası
olmayanlar sıcaktan korunmak için başının üstünde ya şemsiye tutuyor ya
da gazete. Erkeklerin sofrasının devamında kadınlar oturuyor.
Yaşadıkları bütün yıkıma rağmen aile evinde ne var ne yok hepsini
sofraya dökmüş; Haşlama, kavurma, tavuk kızartma, tatlılar, meyveler vs.
Ev yapımı şaraplar ve arpa suyundan biralar sofrayı bir baştan bir başa
kaplıyor. Kadınlar bize de ikramda bulunmak için seferber oluyor. Arkada
koca koca kazanlarda kesilen hayvanların etleri pişirilip servis
yapılıyor.
Her konuşmada Rusya
Her konuşmanın içinde illaki Rusya’ya müteşekkir ifadeler
geçiyor. Sofranın kurulmasına yardım eden komşulardan Madina, “Ruslar
sayesinde kurtulduk” deyip thamatenin sözlerine destek çıkıyor: “Şimdi
Rusya ile birleşmek istiyoruz. Osetlerin çoğu yukarıda. Bizim ayrı
yaşamamız da anlamsız.” Thamateden söz alan bir başkası 1992 yılında
Kuzey Osetya’nın Prigorodni bölgesinde 70 bin İnguş’u mülteci konumuna
düşüren Oset-İnguş çatışmasına atfen “Dün İnguşlar saldırdı, bugün de
Gürcüler” vurgusu yapıyor. Ardından 2004’te Çeçenya’da 230 bin sivilin
yaşamını yitirdiği kirli savaşı durdurma talebiyle Çeçenlerin başını
çektiği bir grubun düzenlediği ve federal Alfa timlerinin ‘korkunç
kurtarma’ operasyonuyla 334 kişinin öldüğü Beslan’ın 1 nolu okulundaki
rehine alma faciasının kurbanlarına kadehini kaldırıyor.
‘Dünya bizi görmüyor’
Zar-zor müsaade koparıp sofradan kalkarken Oset büyükleri
dünya medyasının kendilerinin yaşadığı trajediyi yazmadığından yakınıp
‘Halimizi gördünüz, lütfen bunları yazın’ sözleriyle bizi uğurluyor.
Tskhinval’in bir başka semtinde 1991-1992’deki savaşta
ölenlerin gömüldüğü mezarlıktayız. Gürcü tankların hışmına uğramış
mezarlığa son savaşta ölenler de gömülmüş. Ölen kişilerin mezarının
üzerine çiçekler ve bir de ziyarete gelenlerin içip ruhuna dua etmesi
için şarap, su ve sigara konulmuş.
‘Faşistlerle olamayız’
Ölen yakınını ziyarete gelen Soslan adlı gence
‘Bağımsızlığınızın Rusya tarafından tanınmasını nasıl karşıladınız’ diye
soruyoruz, yanıtını tersinden alıyoruz: “Biz zaten Gürcistan’ın çatısı
altında değildik. Bundan sonra da birlikte olamayız. Bakın şu kente, her
yerde Osetleri yok etmeye çalıştıklarının izlerini görebilirsiniz.
Üzerimize bombalar yağdıran faşistlerle birlikte olamayız.” Az ötedeki
caddede iki kadın yıkılmış evlerinin önünde sohbet ediyor. Evinin
çatısına bomba düşünce yolun karşısındaki komşusunun sığınağına
gittiklerini, oranın da bombalanmasıyla diğer komşularla birlikte başka
bir bodrumda saklandıklarını anlatan Tina Suikayiva, “Zaten yıllardır
zor yaşıyorduk. İlk savaşın ardından her türlü sefalete maruz kaldık,
ambargo bizi yiyip bitirdi. Gürcistan’ın saldırı tehditleri eksik olmadı.
Şimdi de yakıp yıktılar, hayatımız tamamen mahvoldu. Eğer güven içinde
yaşayacaksak Rusya ile birlikte yaşayacağız. Bizim için tek çıkış yolu
Kuzey’deki kardeşlerimizle birlikte olmaktır” diyor.
Sokakları arşınlarken bir yandan da
gözümüz internet kafe arıyor. Dizüstü bilgisayardan cep telefonu
aracılığıyla internete girmek burada imkânsız, basın merkezinin
elektrikleri de kesik. Gazetecilik yapmayı bırakıp sınırda barış gücü
askeri olmayı seçmiş Aleg’in özel aracıyla internet ihtiyacımızı
karşılamak için kafeleri dolaşıyoruz, açık bir yer bulamıyoruz. Hem eski
bir gazeteci hem barış gücü askeri olarak Aleg’e uluslararası tanınmanın
ve Rusya gibi emperyal gücün himayesinde bulunmanın Osetler için ne
getirip ne götüreceğini soruyoruz. Aleg de çoğunluk gibi kuzeyle
birleşmeden yana olduğunu söylerken bundan sonra Rusya’nın bölgedeki
askeri varlığını pençeleyeceğini teslim ediyor. “Elbette Rusya’ya
bağımlılık artacak ama Gürcistan gibi her fırsatta saldıran bir komşu
olduğu müddetçe bu küçük ülkenin kendini kuzeye atmaktan başka bir şansı
yok” diyor. Aleg, Osetlerin bağımsızlıklarının nihayet tanınmasına
sevinecek halleri kalmadığını da ekliyor.
Maya adlı kadın “Şu an ölülerimizin yasını
tutuyoruz. Belki 40’ıncı gün de geçtikten sonra gözyaşlarımız durulur ve
bağımsızlığımızı kutlamaya sıra gelir” diyor.
Rus bayrağı her yerde
Osetlerin Rusya Federasyonu’na meyilleri sokaklara da
yansıyor. Rusya ile Güney Osetya bayrağı her yerde yan yana asılı. Gerçi
bu savaştan önce Rusya’nın Osetlerin yüzde 98’ine Rus pasaportu verip
kuzeye geçişlerini kolaylaştırdığından beri alıp başını giden bir furya.
Savaştan sonra ise iki bayrak ayrılmaz bir ikiliye dönüşmüş.
Tskhinval’de Memorial adlı bir grubun halkla dayanışma
sergilemek için konser düzenleyeceği söylentisi dolaşıyor. Konser için
belirtilen saatte Tskhinval merkezindeki meydanda kenardaki banklara
kurulmuş birkaç ihtiyar dışında in cin top oynuyor. Bir başka söylenti
‘konser saat 16.00’da kentin stadyumunda olacak’ şeklinde. Gel gör ki,
dev bir Rus bayrağının göndere çekildiği stadyumda o saatte Kuzey Osetya
ile Güney Osetya futbol takımları arasında maç oynanıyor. Sayıları 30
bini bulan başkentlilerin hiçbir zaman doldurulamadığı stadyumun
tribünlerindeki oturma gruplarının sadece demir iskeletleri kalmış ve
otlar tarafından işgal edilmiş.
Kuzey’in Gürcüleri Saakaşvili’ye zehir
zemberek
Gürcüler de Saakaşvili’ye öfkeli.
‘Amerikalılar parayı bastırıp onu seçtirdi’ deyip onu şovenist
buluyorlar
Sovyetler Birliği’nin Oset ülkesini
bölmesinden bu yana Güney Osetyalılar kuzeydeki kardeşleriyle birleşmeyi
hiç gündeminden düşürmemiş. Ve artık Gürcistan’ın başlattığı savaşın
ardından yürekleri Rusya için atıyor. Başkent Tskhinval’de bitkin ve
umutsuz bakışların arkasında ‘büyük kurtarıcı’ Rusya ile birlikte yaşama
arzusu saklı. Gürcistan’la ortak devlette yaşamak istemiyor, herkesin
gönlünde Kuzey Osetya ile birleşmek ve Rusya Federasyonu’na katılmak
var.
Rusya’nın bağımsızlıklarını tanıması
savaşın ardından ödül gibi gelse de kimsenin kutlama yapacak hali
kalmamış. Ama Tskhinval’in bombalanmış semtlerinden birinde yürürken
yıkılmış bir sokakta savaş ortamında kimsenin ummadığı bir ikram
telaşıyla karşılaşıyoruz. Yolun girişini kapatmış askeri aracı andıran
yeşil renkte bir kamyon ardında bombalanmış evlerin arasında uzunca bir
sofra uzanıyor. Ölen bir Oset’in anısına kurulmuş geleneksel Kafkas
sofrasında kadehler ‘bağımsız Osetya’ için kaldırılıyor. Ancak sofrada
sırayla ayağa kalkıp ev sahibine, misafirlere ve tanrıya teşekkür eden
misafirlerin konuşmalarına bağımsızlıktan çok Rusya Federasyonu’na
katılma isteği damgasını vuruyor. Sofrayı yöneten (thamate) David,
ölenlerin ruhuna kadehkaldırıp “Gürcüler 1992’deki gibi yine saldırıp
yakıp yıktılar. Bizi yok etmek istediler. Bize Rusya’ya yönelmekten
başka bir çare bırakmadılar” diyor. Kavuran güneşin altında şapkası
olmayanlar sıcaktan korunmak için başının üstünde ya şemsiye tutuyor ya
da gazete. Erkeklerin sofrasının devamında kadınlar oturuyor.
Yaşadıkları bütün yıkıma rağmen aile evinde ne var ne yok hepsini
sofraya dökmüş; Haşlama, kavurma, tavuk kızartma, tatlılar, meyveler vs.
Ev yapımı şaraplar ve arpa suyundan biralar sofrayı bir baştan bir başa
kaplıyor. Kadınlar bize de ikramda bulunmak için seferber oluyor. Arkada
koca koca kazanlarda kesilen hayvanların etleri pişirilip servis
yapılıyor.
Her konuşmada Rusya
Her konuşmanın içinde illaki Rusya’ya müteşekkir ifadeler
geçiyor. Sofranın kurulmasına yardım eden komşulardan Madina, “Ruslar
sayesinde kurtulduk” deyip thamatenin sözlerine destek çıkıyor: “Şimdi
Rusya ile birleşmek istiyoruz. Osetlerin çoğu yukarıda. Bizim ayrı
yaşamamız da anlamsız.” Thamateden söz alan bir başkası 1992 yılında
Kuzey Osetya’nın Prigorodni bölgesinde 70 bin İnguş’u mülteci konumuna
düşüren Oset-İnguş çatışmasına atfen “Dün İnguşlar saldırdı, bugün de
Gürcüler” vurgusu yapıyor. Ardından 2004’te Çeçenya’da 230 bin sivilin
yaşamını yitirdiği kirli savaşı durdurma talebiyle Çeçenlerin başını
çektiği bir grubun düzenlediği ve federal Alfa timlerinin ‘korkunç
kurtarma’ operasyonuyla 334 kişinin öldüğü Beslan’ın 1 nolu okulundaki
rehine alma faciasının kurbanlarına kadehini kaldırıyor.
‘Dünya bizi görmüyor’
Zar-zor müsaade koparıp sofradan kalkarken Oset büyükleri
dünya medyasının kendilerinin yaşadığı trajediyi yazmadığından yakınıp
‘Halimizi gördünüz, lütfen bunları yazın’ sözleriyle bizi uğurluyor.
Tskhinval’in bir başka semtinde 1991-1992’deki savaşta
ölenlerin gömüldüğü mezarlıktayız. Gürcü tankların hışmına uğramış
mezarlığa son savaşta ölenler de gömülmüş. Ölen kişilerin mezarının
üzerine çiçekler ve bir de ziyarete gelenlerin içip ruhuna dua etmesi
için şarap, su ve sigara konulmuş.
‘Faşistlerle olamayız’
Ölen yakınını ziyarete gelen Soslan adlı gence
‘Bağımsızlığınızın Rusya tarafından tanınmasını nasıl karşıladınız’ diye
soruyoruz, yanıtını tersinden alıyoruz: “Biz zaten Gürcistan’ın çatısı
altında değildik. Bundan sonra da birlikte olamayız. Bakın şu kente, her
yerde Osetleri yok etmeye çalıştıklarının izlerini görebilirsiniz.
Üzerimize bombalar yağdıran faşistlerle birlikte olamayız.” Az ötedeki
caddede iki kadın yıkılmış evlerinin önünde sohbet ediyor. Evinin
çatısına bomba düşünce yolun karşısındaki komşusunun sığınağına
gittiklerini, oranın da bombalanmasıyla diğer komşularla birlikte başka
bir bodrumda saklandıklarını anlatan Tina Suikayiva, “Zaten yıllardır
zor yaşıyorduk. İlk savaşın ardından her türlü sefalete maruz kaldık,
ambargo bizi yiyip bitirdi. Gürcistan’ın saldırı tehditleri eksik olmadı.
Şimdi de yakıp yıktılar, hayatımız tamamen mahvoldu. Eğer güven içinde
yaşayacaksak Rusya ile birlikte yaşayacağız. Bizim için tek çıkış yolu
Kuzey’deki kardeşlerimizle birlikte olmaktır” diyor.
Sokakları arşınlarken bir yandan da
gözümüz internet kafe arıyor. Dizüstü bilgisayardan cep telefonu
aracılığıyla internete girmek burada imkânsız, basın merkezinin
elektrikleri de kesik. Gazetecilik yapmayı bırakıp sınırda barış gücü
askeri olmayı seçmiş Aleg’in özel aracıyla internet ihtiyacımızı
karşılamak için kafeleri dolaşıyoruz, açık bir yer bulamıyoruz. Hem eski
bir gazeteci hem barış gücü askeri olarak Aleg’e uluslararası tanınmanın
ve Rusya gibi emperyal gücün himayesinde bulunmanın Osetler için ne
getirip ne götüreceğini soruyoruz. Aleg de çoğunluk gibi kuzeyle
birleşmeden yana olduğunu söylerken bundan sonra Rusya’nın bölgedeki
askeri varlığını pençeleyeceğini teslim ediyor. “Elbette Rusya’ya
bağımlılık artacak ama Gürcistan gibi her fırsatta saldıran bir komşu
olduğu müddetçe bu küçük ülkenin kendini kuzeye atmaktan başka bir şansı
yok” diyor. Aleg, Osetlerin bağımsızlıklarının nihayet tanınmasına
sevinecek halleri kalmadığını da ekliyor.
Maya adlı kadın “Şu an ölülerimizin yasını
tutuyoruz. Belki 40’ıncı gün de geçtikten sonra gözyaşlarımız durulur ve
bağımsızlığımızı kutlamaya sıra gelir” diyor.
Rus bayrağı her yerde
Osetlerin Rusya Federasyonu’na meyilleri sokaklara da
yansıyor. Rusya ile Güney Osetya bayrağı her yerde yan yana asılı. Gerçi
bu savaştan önce Rusya’nın Osetlerin yüzde 98’ine Rus pasaportu verip
kuzeye geçişlerini kolaylaştırdığından beri alıp başını giden bir furya.
Savaştan sonra ise iki bayrak ayrılmaz bir ikiliye dönüşmüş.
Tskhinval’de Memorial adlı bir grubun halkla dayanışma
sergilemek için konser düzenleyeceği söylentisi dolaşıyor. Konser için
belirtilen saatte Tskhinval merkezindeki meydanda kenardaki banklara
kurulmuş birkaç ihtiyar dışında in cin top oynuyor. Bir başka söylenti
‘konser saat 16.00’da kentin stadyumunda olacak’ şeklinde. Gel gör ki,
dev bir Rus bayrağının göndere çekildiği stadyumda o saatte Kuzey Osetya
ile Güney Osetya futbol takımları arasında maç oynanıyor. Sayıları 30
bini bulan başkentlilerin hiçbir zaman doldurulamadığı stadyumun
tribünlerindeki oturma gruplarının sadece demir iskeletleri kalmış ve
otlar tarafından işgal edilmiş.
Kuzey’in Gürcüleri Saakaşvili’ye zehir
zemberek
Gürcüler de Saakaşvili’ye öfkeli.
‘Amerikalılar parayı bastırıp onu seçtirdi’ deyip onu şovenist
buluyorlar
Gürcistan Devlet Başkanı Mihail
Saakaşvili’yi öfkeyle anan sadece Osetler değil. Kuzey Kafkasyalı
Gürcüler de Saakaşvili’ye öfkeli.
Kuzey Osetya’nın başkenti Vladikafkas’ta
kenti yarıp geçen Terek Nehri’nin yamacına kurulmuş bir kafede
Gürcülerle sohbet ediyoruz. 1992’de Kuzey Osetya’da yaşayan 50’nin
üzerinde farklı millet arasında yakınlaşmayı sağlamak üzere kurulmuş
çatı örgütü Bizim Osetya’nın şemsiyesi altındaki Ertoba (Birlikte) adlı
Gürcü sivil örgütünün lideri Robert Çindaliyani, Oset ve Gürcü halkları
arasında bir çatışmadan söz edilemeyeceğini, meselenin tamamen siyasi
olduğu görüşünde.
‘Nasıl sırt çeviririz?’
Çindeliyani, 1943-1944’te Sovyet lideri Joseph Stalin’in
Nazi Almanyası ile işbirliği yaptıkları suçlamasıyla Çeçen, İnguş, Nogay
ve Balkarlarla birlikte Orta Asya ve Sibirya’ya sürdüğü Karaçayların
bugünkü Karaçay-Çerkes sınırlarında kalan topraklarına yerleştirilmiş
Gürcü ailelerinden birinin mensubu. Doğum yeri Gürcistan’ın Svanetya
bölgesi, ortaokulu Abhazya’nın Gal bölgesinde okuyup üniversiteyi
tamamlamak için 1966’da Vladikafkas’a gelmiş. O gün bugündür
Vladikafkaslı. Savaşla ortaya çıkan durumu şöyle anlatıyor: “Burada
Osetlerle kaynaştık, çok sıkı dostlar edindik. Kız alıp kız verdik.
Ailelerimiz karıştı. Şimdi bir delinin başlattığı savaş yüzünden nasıl
birbirimize sırt çeviririz. Kafkasya’da Osetlerle Gürcülerden bir birine
daha yakın başka bir halk yoktu. Çok eskilere dayalı akrabalık
ilişkilerimiz var. Eşim Asetin (Oset), damadım bir Oset. Gürcistan
Ortodoks Patriği İlya Katolikos bile Vladikafkaslı. Bana göre bu savaş
devletlerin savaşıdır, halkların değil. Devletler ne kadar savaşırsa
savaşsın halk geleneksel olarak birbirlerine bağlıdır. Düşmanlık halk
arasında değildir. Buradaki mitinglere gittim ve ‘Bu savaş halka karşı
bir savaştır’ diye seslendim. Kazbek dağları etrafında yaşayan Gürcüler
ihtiyaçlarını gidermek için 180 km ötedeki Tiflis’e değil 25 km
uzağındaki Vladikafkas’a gitmeyi tercih ediyor. Burada Agati Seratelli
Caddesi’nde bir Gürcü okulu var, 1992’de mülteci durumuna düşen Oset
çocuklar da buraya gitti. Çünkü Rusça bilmiyorlardı, Güney Osetya’da
Gürcüce eğitim aldıkları için bu okula gittiler. Kimse yadırgamadı.
Şimdi de bu savaşın iki halkın arasına girmesini istemiyoruz.”
‘Ortak savaştık’
Gürcü temsilciye Saakaşvili’nin 2003’de halkın
desteklediği Gül Devrimi’yle iktidara geldiğini, bu yıl başındaki
seçimde Abhazya ve Güney Osetya’yı geri alma vaadiyle oy topladığını
hatırlatıyoruz. O da “Amerika parayı bastı Saakaşvili iktidara getirildi,
halk seçmedi. Son seçimler de doğru dürüst yapılmadı, baskı ve hile
vardı” deyip ekliyor: “SSCB’nin dağılması sırasında Osetlerle savaşı
başlatan Zviad Gamsahurdiya da Saakaşvili gibiydi. Bunların hepsi
şovenist. Şu anda halkın Saakaşvili’den yana görünme nedeni de
Gürcülere çok iyi paralar ödenmesi. Polis de iyi para alıyor. Yabancılar
işin içinde. Son savaşta poligona gidiyoruz diye yedekleri cepheye
götürdüler, kız kardeşimin öğrenci olan oğlu da böyle kandırıldı. Ama
onun gibi çok sayıda Gürcü Osetlerle savaşmaya götürüldüklerini
öğrenince geri döndü. Ben Tskhinval’de yaşlı Gürcülerle Osetlerin aynı
sığınakta saklandığını gördüm. Saakaşvili kendi halkını düşünmedi.”
Osetya’nın Rusya tarafından tanınmasına ne diyorsunuz’ sorusunu da
Çindeliyani, “Eğer ‘demokrasi var’ diyorsan o zaman halkın istediği
ülkeye katılma hakkını kabul edeceksin” diye yanıtlıyor.
‘Amerikalı para bastı’
1956’da Sovyetler’in boks şampiyonu olup bir fabrikada
müdür yardımcısı olarak çalışan Vladikafkas yakınındaki Balta köyünden
Gürcü asıllı Budhuzi İlya Grigoryeviç de “Saakaşvili ve askerlerinin
maaşını Amerika karşılıyor. Orada ciddi propaganda yapılıyor. Savaşı
başlatanın Saakaşvili olduğu gizlenmeye çalışılıyor ve Rusya’nın
Gürcistan’ı işgal ettiği haberleri yayılıyor. Halkın alternatif
kanallardan haber alması da engelleniyor” diye ekliyor.
Bu kez Kuzey Osetya Halklar Arası İlişkiler Bakanı
Taymuraz Kasayev’in makam odasındayız. Savaşın etnik gruplar arası
ilişkilere yansımalarını merak ediyoruz. Kasayev, “Korkulduğu gibi bir
problem olmadı. Kuzey Osetya’da 11 bin Gürcü var. Güney Osetyalı
Gürcüler, Gürcistan’ın işgal güçlerine karşı savaştı. Hatta Soçi’deki
Gürcüler de Osetlere yardım etti” diyor. Kasayev güneydeki Osetlerin
Kuzey Osetya ile birleşme talepleriyle ilgili de “Devlet başkanımız
Taymuraz Memsurov da iki halk arasında rahat ilişkilerin kurulmasını
istiyor. Yarın ne olacağını bilemeyiz ama şu anda tek düşündüğümüz Güney
Osetya’ya yardım etmek” ifadelerini kullanıyor.
Azamat savaşla birlikte Gürcü dostlarını
yitirdi
VLADİKAFKAS - Evleri bombalanınca babası
ve annesinin Kuzey Osetya’nın başkenti Vladikafkas’a gönderdiği 15
yaşındaki mülteci Azamat Beyguyev, savaşla birlikte Gürcülerle olan
dostluklarını da yitirmiş. “Hem okulda hem mahallede çok iyi anlaştığım
Gürcü arkadaşlarım vardı. Aramızda ayrı milletlerdeniz diye sorun
çıkmıyordu. Gürcüler benim için Osetlerden farklı değildi. Savaş her
şeyi mahvetti” diyen Azamat, ‘Peki dostluklar yeniden kurulabilecek mi’
sorusu karşısında umutsuz: “Hayır mümkün değil. Evimizi yeniden yapsalar
ve normal hayata dönsek bile mümkün değil. Şu andaki hislerim çok farklı
herhalde Tskhinval’de bir Gürcü bulsam boğazına sarılırım.”
Kendisini bu noktaya getiren felaketi ise
nefes almadan şöyle anlatıyor: “Evde oturmuş televizyon seyrediyordum.
Otomatik silah sesleri duydum ama başka bir ses sandım. Savaş çıkacağı
aklımın ucundan bile geçmiyordu. Önce Çunal köyüne ateş açtıkları
söylendi. Sonra kente ateş açılmaya başladı. Hemen bodruma saklandık.
Evimizin çatısı uçtu, banyo kısmı yıkıldı. Babam bizi 20 km ötedeki
Gorniş’e götürdü. Ama sabaha karşı bu köyü de bombaladılar. Herkes
kaçıyordu. Gürcü uçakları üzerimizden uçup sağı solu bombalıyordu. Znaur
köyündekiler de bu köye sığınmıştı. Sonra normal yollar kapalı
olduğundan köy yollarından Tskhinval’e tekrar geri dönmek zorunda kaldık.
Cesetler her yerdeydi. 9 Eylül’de ortalık sakinleşince babam beni
Vladikafkas’a gönderdi. Kendisi sınırda asker olduğu için gelemedi.
Annem de hastanede doktorluk yaptığı için yaralılarla ilgilenmek
zorundaydı. Kucak kucağa oturup Vladikafkas’a geldik. İstisnasız bütün
büyükleri gibi “Kuzey Osetya ile birleşmek istiyoruz” diyen Azamat
Rusya’nın Güney Osetya’yı tanımasına çok sevindiğini, bunun ekonominin
düzelmesine yardımcı olacağına, daha iyi bir yaşam getireceğine inanıyor.
Azamat 35 çocukla birlikte rehabilitasyon için Moskova’ya
gönderilecekler listesinde.
Oset mülteci sorunu, sorun olmaktan çıkıyor
Güney Osetya’da binlerce insanın evsiz kalmasına karşın
Kafkasya’nın kültürel yapısı ve akrabalık ilişkileri sayesinde mülteci
sorunu kendini fazla hissettirmiyor. Gürcistan içinde yer değiştiren ya
da Güney Osetya’dan kaçan Gürcü mülteciler kurulan çadırlar ve
uluslararası yardım akışı sayesinde görünür halde varlıklarını
sürdürürken Osetler için tablo biraz farklı. Oset mültecilerin önemli
bir kısmı Kuzey ve Güney Osetya’da akrabalarının yanlarına ya da Kuzey
Kafkas cumhuriyetlerindeki sanatoryumlara yerleşmiş. Kuzey Osetya’nın
Güney’e en yakın kenti Alagir’deki mülteci kampı kapatılmış durumda. Bu
arada Kuzey Osetya Halklar Arası İlişkiler Bakanı Taymuraz Kasayev’e
göre 1992’deki Gürcü-Oset savaşında Güney Osetya’dan Kuzey Osetya’ya
kaçıp da İnguşlarla sorunlu bölge olan Prigorodni’ye yerleştirilmiş olan
Oset mülteciler de Gürcistan’ın saldırı tehlikesinin bertaraf
edilmesiyle tekrar topraklarına dönmeye başladı.
18.09.2008 Ajans Kafkas
|
Rusya ve BM,
Birleşmiş Milletlerin Abhazya ve Gürcistan topraklarında varlığını
sürdürmesi gerektiğini düşünüyor |
Rusya İçişleri Bakanlığı,
Dışişleri Bakanı Lavrov’un BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon ile yaptığı
görüşme sonucu, BM gözcülerinin yeni durum göz önünde bulundurularak
belirlenecek şekilde Gürcistan ve Abhazya topraklarında kalmalarının
sağlanması gerektiği kararına varıldığını açıkladı.
Rusya Devlet Başkanı
Medvedev ve Sarkozy arasında imzalanan anlaşmanın sonucunda Birleşmiş
Milletlerin konumu görüşüldü. Taraflar Abhazya’nın güvenliği ve
istikrarı için gelişmeler sonucunda yapılacak olan değişikliklerin
belirlenerek Birleşmiş Milletler gözcülerinin bölgede bulunması
gerektiği konusunda hemfikir oldular. Rusya tarafı BM gözcülerinin
bölgede bulunması ile ilgili Sohum’un görüşlerinin önemli olduğunu bir
kez daha vurguladı.
17.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Sergey Bagapş:
Rusya ülkeler arasındaki barış ve istikrarın garantisi |
Sergey Bagapş, Kremlinde
yapılan Rusya, Abhazya ve Güney Osetya arasındaki dostluk anlaşması
töreninden sonra yaptığı açıklamada, Abhazya da demokratik ve bağımsız
bir hukuk devleti kurulduğunu vurguladı.
Bagapş, Rusya’yı
ülkelerarası barışın garantisi olarak adlandırırken şu sözleri kullandı,
‘Ben Rusya’ya, barış, istikrar ve güçlülük diliyorum. Rusya güçlü olursa
etrafında barış ve istikrar olur, ülkelerin bir birine saygısı olur’.
17.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Rusya
Federasyonu Abhazya ve Güney Osetya için askeri işbirlik ve askeri üs
için ayrı bir anlaşma yapılacağını açıkladı |
Rusya Federasyonu Abhazya
ve Güney Osetya için askeri işbirlik ve askeri üs için ayrı bir anlaşma
yapılacak.
‘Anlaşmayı imzalayan
taraflar, diğer tarafların askeri kuvvetlerinin kendi bölgeleri içinde
askeri alt yapı ve üs kurmaları için gerekli izni ve imkanları
sağlayacaktır. Bu kurallar, her durumun getirdiği koşullara ve düzene
göre ayrı özelliklerde hazırlanacak anlaşmalarla belirlenecektir.
Dostluk anlaşmasını imzalayan taraflar arasında askeri işbirlik için
ayrıca bir anlaşma hazırlanacaktır’.
17.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Rusya
Federasyonu, Abhazya ve Güney Osetya’nın toprak bütünlüğünü
desteklediğini ve kimsenin bunu ihlal edemeyeceğini belirtti |
Rusya Federasyonu,
Abhazya ve Güney Osetya’nın toprak bütünlüğünü desteklediğini ve
kimsenin bunu ihlal edemeyeceğini belirtti.
Bugün, Kremlinde yapılan
dayanışma ve dostluk anlaşmasında, ‘taraflar birbirinin sınırlarını
desteklemekte ve mevcut sınırların hiçbir şekilde ihlal edilmeyeceğini
kabul etmektedir. Tarafların ortak kararı ile bu ülkeler arasında sınır
geçişleri ile ilgili kurallar ayrı bir anlaşma ile belirlenecektir.
Anlaşmayı yapan ülkelerin kendi çıkarları ve Kafkasya bölgesinin
istikrarı için, Abhazya ve Güney Osetya’nın sınırlarının ortak güçler
tarafından korunmasına karar verilmiştir’, - diye belirtildi.
17.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Abhazya Hava
Kuvvetleri tatbikat çalışmalarını sonlandırdı |
Abhazya Savunma Bakanı
Yardımcısı, Genel Karargah Komutanı Anatoli Zaytsev, Abhazya Hava
Kuvvetleri tatbikat çalışmalarının sonlandığını bildirdi.
İki gün boyunca Abhazya
sınırları içerisinde dağlık ve açık bölgelerde uçuş ve bombalama
tatbikatları yapıldı.
Tatbikatı, Hava
Kuvvetleri Karargah Komutanı Sergey Podprugin yönetti. Komutan
tatbikatın başarılı geçtiğini belirti.
17.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Medvedev,
Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya ile dayanışma kararını onayladı |
Kremlin haber ajansı,
Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’in 15 Eylülde Rusya’nın Abhazya ve
Güney Osetya ile dayanışma kararını onayladığını bildirdi.
Bu anlaşma karşılıklı iki
belgenin imzalanması ile gerçekleşecek. Anlaşmanın imzalanmasının büyük
bir resmi törenle yapılması bekleniyor.
17.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
G. Osetya ve
Abhazya ile garanti anlaşması |

|
Moskova, Rusya Devlet Başkanı
Dimitri Medvedev, Mosokva’nın bağımsız devletler olarak tanıdığı Güney
Osetya ve Abhazya ile dostluk anlaşmaları imzaladı.
Medvedev, Güney Osetya lideri Eduard
Kokoytı ve Abhazya lideri Sergey Bagapş Kremlin’de düzenlenen törende,
iki bölgeyle askeri, diplomatik ve ekonomik işbirliğini resmiyete döken
anlaşmalara imza attı.
Medvedev, Rusya’nın Abhazya ve Güney Osetya’yı
Gürcistan’dan gelebilecek herhangi bir saldırıdan koruma taahhüdünde
bulunduğunu belirterek, "İmzalanan anlaşmalar, ülkelerimizin barışa
yönelik tehditlere ve her türlü saldırganlığa birlikte karşı koymayı
öngörüyor. Birbirimize askeri boyut da dahil gerekli her türlü desteği
vereceğiz" diye konuştu.
|
Gürcistan’ın olası yeni bir saldırısının
bölgesel anlamda bir felakete yol açacağını söyleyen Medvedev, "Bu
yüzden yeni askeri maceralara izin vermeyeceğimiz konusunda kimsenin
şüphesi olmasın. Hiç kimse bu konuda yanlış hayale kapılmasın" dedi.
17.09.2008 Ajans Kafkas
|
|
Savaşın ateşi
sönmedi |
Fehim Taştekin, Gürcüler köyleri
taradı Osetlerin intikamı fena oldu: Tskhinval’e beş koldan giren
Gürcüler yol boyunca evleri kurşuna dizmiş. Osetler ise Gürcülere üs
olan üç köyü yakıp yıkmış.
Tskhinval, Güney Osetya’nın başkenti Tskhinval’in en
büyük otelinde cam yerine naylon geçirilmiş odanın penceresine gecenin
bir vaktinde patlayan mermilerden yansıyan ışıklar çarpıyor, irkiliyorum.
Silah sesleri otelin bir sağından bir solundan geliyor. Otelin yanı
başında Rus sivil savunma gücünün çadır kampı yer alıyor ama sesler pek
de çatışmayı andırmıyor. Rus Genelkurmay Başkan Yardımcısı Anatoli
Novogitsin’in ateşkesin ardından açılan ateşlerle ilgili “Sarhoş
Gürcüler yeni yeni uyanıyor” yorumu aklıma geliyor. Ancak sabah olunca
sivil savunmanın çadırlarını koruyan Oset askerler bunun çatışma değil
savaş sonrası bir sendrom olduğunu, 1991-1992’deki savaşın ardından da
böyle şeyler yaşandığını söylüyor. Kimisi efkârdan, kimisi
kaybettiklerinin acısıyla, kimisi öfkesinden silahını ateşliyor. Otelin
ön tarafı çatışmalardan, arka tarafı güneyden giren Gürcü tanklarının
açtığı ateşle kevgire çevrildiğini belirten Oset komutan, ‘Sadece
Tskhinval değil Gürcülerin karadan girdiği güneydeki köyleri de görün’
diye tembih ediyor, biz de hemen yol alıyoruz. 6 Ağustos’u 7 Ağustos’a
bağlayan gecede Tskhinval henüz derin sessizlik içindeyken Gürcü
ordusunun karadan beş ayrı yerden girdiği güneydeki köyler ağır bir
bedel ödemiş.
İlk
dehşet köylerde
Gürcü tankları, ilk önce sınırda Oset
edebiyatının temelini atan ünlü halk şairi Kosta Hetagurov’un adını
taşıyan köye girmiş. Hetagurov’daki evleri tek tek tarayan tanklar
ardından yol boyunca Tskhinval’e kadar olan bütün köyleri ezip geçmiş.
Hetagurov’da ilk kurşunu yiyen ise köyün girişindeki iki katlı okul.
Hemen yakınındaki evin sahibi İrmak, okul binasına yarısı yıkılıncaya
dek tank mermileri yağdırıldığını anlatıyor. İrmak, saldırının başladığı
anı da şöyle aktarıyor: “Ateş seslerine uyandık. Önce 12 sularında
uzaktan grad füzeleriyle ateş açıldı. Ardından saat ikide doğru tanklar
gelmeye başladı. Roketler düşer düşmez çocukları eşimle ormanlık alana
gönderdim. Evdeki silaha sarılıp karşılık vermeye çalıştım ama tanklara
karşı hiçbir şey yapamayacağımı anlayınca pes edip kaderimi bekledim.”
Ağaçların bile vurulduğu 300 haneli köyün
evlerinin yüzde 80’i tahrip edilmiş. Teneke çitler şarapnel parçaları
ile delik deşik olurken her bir evin duvarı onlarca mermi izi taşıyor.
Tskhinval’e 12 kilometre mesafedeki köyün erkekleri yol kenarına oturmuş
sukut içerisinde bekliyor. Savaşın nasıl başladığını sorunca kısa bir
sessizliğin ardından içlerinden Boris Gayev yavaşça anlatmaya başlıyor:
“Hepimiz uyuyorduk. Savaşın çıkacağını da bilmiyorduk. Gece ikide buraya
gelip evlerden karşı ateşler kesilinceye kadar taradılar. Hazırlıksızdık
ama tanrıya şükür hepimizin evinde iyi kötü silah var, gençlerimiz
silahları kapıp direndi. Ama tanklara ve zırhlı araçlara karşı
yapılabilecek fazla bir şey yoktu. Ardından piyade askerler köye girmeye
başladı. Ertesi gün de herkesin dışarı çıkmasını istediler, sonra evleri
teker teker aradılar. Erkekler zaten geceden dağlara kaçmıştı. Evlerde
sadece kadın ve çocuklar kalmıştı. Onlara dokunmadılar. Köyde 50 kurban
verdik, Gürcüler çok sayıda esir alıp Tskhinval’e ilerlediler.” Kazbek
adlı başka bir ihtiyar tanklarla vurulup alevler içinde kalan evlerden
birinde iki kadının diri diri yanıp can verdiğini ekliyor.
Sınıra 2-3 km’deki Tbes köyünde de manzara aynı.
Bütün evlerin duvarları ve saçtan çitler mermi ve şarapnel parçalarıyla
deliş deşik, bazı evler yanmış, bazıların çatısı çökmüş. Yanan bir aracı
gösteren köy sakinlerinden Çemren’in savaşa dair hikâyesi farklı değil:
“Bu transit geçmeye çalışan yabancı bir araçtı. Tank ateşiyle küle döndü.
İçindeki dört kişi yanarak can verdi. Bir başka araçta anne, baba ve
çocuğu yanarak öldü. Geriye sadece külleri kaldı. Buradaki Rus barış
gücüne ait iki tankı da hurdaya çevirdiler. Köyde mezarlık bölgesinde
ufak tefek çatışmalar oldu ama kimse tanklara karşı koyamadı. Köyümüzden
50 kadar kişi öldü.”
Bibıl ve Zar köyleri de aynı kaderi paylaşmış.
Yol boyunca trafik işaretleri hedef tahtası olmuş, tarlalardaki iş
makineleri tahrip edilmiş, benzin istasyonu yakılmış. Tiflis yönetiminin
‘Etnik temizlik yapılıyor’ diye veryansın ettiği Gürcü köylerine gitmek
istiyoruz. Osetler engel olmasalar da bu köyleri görmemiz konusunda pek
de istekli değiller. Düne kadar Tskhinval’i tehdit eden Gürcü köyleri
kent merkezine bitişik.
Kuzey-Güney yolu açıldı
Gürcü köyü ile Tskhinval arasındaki sınırı
sadece yol kenarında bekleyen nöbetçi askerden anlıyorsunuz. Köyler
Kuzey Osetya ile Güney Osetya’yı birbirine bağlayan ünlü Kafkas otoyolu
üzerinde dizili. Gürcistan Devlet Başkanı Mihail Saakaşvili’nin
Tskhinval’e alternatif Oset yönetimi kurma çabalarının bir sonucu olarak
Osetler üç yıldır kuzeye geçerken bu otoyolu kullanamıyordu.
Kuzey ile Güney Osetya arasında taksicilik
yapan Beslanlı Tolik’e göre, bu yola girmeye cesaret eden Osetlere dayak
atılıyordu. Tolik dayaktan ve gasptan kaçınmak için kuzeye geçmek
isteyenlerin mecburen 25 km daha uzun olan batıdaki dağ yolunu
kullandıklarını ekliyor. Savaşta ağır kayıplar veren Osetler, Rus
ordusunun bölgeye girip Gürcüleri püskürtmesinin ardından intikamı
Tameraşani, Kurta ve Kehvi köylerinden almış. Rus tankları yol
kenarındaki evleri düzlerken Osetler de Gürcü işgaline yataklık yapmakla
suçladıkları Gürcülere ait bütün evleri bir daha geri dönmelerine imkân
vermeyecek şekilde yakmış. Daha savaş çıkmadan köylüler bölgeyi terk
ettiği için sivil kaybın olmadığı söyleniyor.
Mişa’dan ganimet bina
Bahçeleriyle Güney Osetya’nın sebze meyve
ambarı sayılan bölgeye birkaç yıldır yığınak yapan Gürcü birlikleri
bütün silahlarını bırakıp kaçmış.
Gürcülerin ‘Mişa’ dediği Saakaşvili’nin
Kurta’da Oset yönetim için 2006’dan beri milyonlarca dolar harcayarak
alternatif inşa ettirdiği devasa hükümet binalarına ise sadece ‘biz
geldik’ kabilinden hafiften zarar verilmiş. Tameraşani’de yine Tiflis’in
yaptırdığı gösterişli lüks bir binanın sadece aynalı camları kırılmış.
Gürcü mültecilerin evlerine dönmeleri Oset-Gürcü sorunun gelecekteki ana
unsurlarından biri olmaya adayken Gürcülerle Osetlerin birlikte yaşayıp
yaşayamayacakları da en çok konuşulan konulardan birisi. Tskhinval’de
kalan Gürcülerin ağızlarını bıçak açmıyor. Kimse olup bitenler hakkında
gazetecilere konuşmuyor. Eşi Oset olan 63 yaşındaki doğma büyüme
Tskhinvalli Georgi Papaşvili konuşmaya cesaret ediyor. Osetlerin
baskısından konuşamadıkları farz edilirken Papaşvili aksini söylüyor:
“Rahatça konuşamıyoruz. Çünkü Gürcistan yönetimi Tiflis’teki
akrabalarımıza zarar verebilir. Akrabalarımızı öldürebilirler. Herkes
bundan korkuyor. Gürcistan’a sığınmayan Gürcülere de işbirlikçi gözüyle
bakılıyor.” İki de bir kendisini dikizleyen Gürcü komşularına bakan
Papaşvili, basına konuştuğu için ispiyonlanabileceğine dair endişelerini
gizlemiyor.
..............
Osetlerin tüm umudu Rus yardımları
Oset başkenti Tskhinval’de insanlar evlerinin
önünde kendilerini hayata yeniden bağlayacak, yuvalarına kavuşturacak
‘kudretli’ eli bekliyor. Tabi ki bu el Vladimir Putin’in Rusya’sı. Çünkü
bütün Batılı yardımlar sadece ve sadece Gürcistan’a akıyor. Gürcülerle
en son 1992’de yaşanan savaştan bu yana Sovyet diktatörü Joseph
Stalin’in böldüğü Oset ülkesinin ana parçası olan Kuzey
Osetya-Alanya’nın karınca kararınca yardımlarıyla nefes almaya çalışmış
Osetlerin diriliş umudu şimdi tamamen Moskova. Yuri Lujkov’un
başkanlığını yaptığı Moskova Belediyesi oldukça bonkör. Tskhinval’in
caddelerinde 1500 km mesafeden gönderilen ağır inşaat malzemeleriyle
yüklü tır ve askeri cemselerden geçilmiyor. Ancak Rus Sivil Savunma
ekipleri öncelikle okullar ve kamu binalarına el atarken sivillere ait
evlerin onarımıyla ilgili hiçbir hareketlilik görülmüyor.
Halk ise sıranın kendilerine gelip
gelmeyeceğinden emin değil. Dubleks evinin üst katı tamamen yıkılan
Vasili Bakayev “Evimi kimin yaptıracağını bilmiyorum. Dün gece yağmur
yağdı, bütün sular alt kata indi, sokakta gibiydik. Ne olacak halimiz
bilmiyorum” diyerek ümitsizliğini dile getiriyor. Su, elektrik ve
iletişimde ciddi sorunlar devam ederken insanlar dünyada olup bitenleri
parlamento binasının karşısındaki meydanda banklara oturup Rusların
gönderdiği seyyar radyoyu dinleyerek öğrenmeye çalışıyor.
*****
Abhaz tiyatrosunun duayeni Oset cephesinde
Dudayev zamanında Çeçenya’da iç savaşı
önleyen Abhaz tiyatrosunun duayeni Agabinya, yaşına aldırmadan Oset
cephesinde savaşmış. Agabinya, ‘Gürcü tarafında cephede Amerikalılar da
Ukraynalılar da vardı’ diyor.
Sergey Agabinya, Abhaz tiyatrosunun duayeni. Aynı zamanda Kafkasya’da
çıkan her savaşın gönüllüsü. Gürcülerin Güney Osetya’ya saldıracağını
önceden sezip Tskhinval’e giderek işe koyulan 70’lik bir Abhazya gazisi.
Kafkasyalılar onun cephedeki rolüyle ilk kez 1991’de Çeçenya
bağımsızlığını ilan ettikten sonra Rus ordusunun müdahale hazırlığı
yaptığı sırada tanıştı. Çeçenler o zaman ikiye bölünmüştü. Bir tarafta
halkın oylarıyla seçilmiş Devlet Başkanı Cohar Dudayev taraftarları,
diğer tarafta eski Sovyet sisteminden nemalanan ve şimdi koltuklarının
ellerinden kaymasından korkan kesim vardı. Dudayev taraftarları ile
muhalifleri Rus müdahalesini çıkış olarak gören muhaliflerin çatışması
an meselesiydi. Agabinya da Çeçenler arasında iç çatışmayı önleme
umuduyla tiyatro ekibini toplayıp soluğu başkent Caharkale’de almış ve
hedefine de ulaşmıştı.
Gönüllüler için keşif
Hala sahnelerin tozunu yutmaya devam eden
Agabinya Kafkasya’da açılan son cepheden de geri kalmadı. “Daha savaş
çıkmadan Güney Osetya’ya gittim, çünkü Gürcülerin saldıracağı belliydi.
Amacım Abhazya’dan gelecek gönüllüler için keşif çalışması yapmaktı. Ama
çatışma beklediğimizden de erken başladı” diyen ünlü sanatçı, Abhaz
gönüllüler olmaksızın tek başına savaşa katıldığını ve Oset güçlere
öncülük ettiğini söylüyor. Savaş çıkınca Abhazya Devlet Başkanı Sergey
Bagapş’ın Güney Osetya lideri Eduard Kokoyti’ye “İstersen asker
göndereyim, istersen Kodor’da ikinci cephe açayım” diye teklif ettiğini,
Kokoyti’nin de ikinci cephenin açılmasını istediğini, bu yüzden
Abhazya’dan gönüllü seferber etmediklerini belirten Agabinya’nın
cepheden geriye kalan anıları şöyle: “Önce Güney Osetya devlet
başkanlığına bağlı ana karargaha gittim. Kokoyti geldiğimi duyunca
derhal ‘Sergey ile ilgilenin ve hiçbir şeyini eksik etmeyin’ diye emir
verdi. Fakat ben savaşmaya gitmiştim, keyif çatmaya değil. Keşif gücüne
öncülük ettim ve özellikle yabancı gazetecilere enformasyon sağlamada
görev aldım.
Amerikalılar da cephedeydi
Tskhinval’e Gürcü ordusuyla birlikte giren
askerler arasında Amerikalı siyahlar ve Ukraynalılar da vardı. Gürcistan,
Pankisi vadisindeki Çeçenleri (Kistler) bile zorla savaşa getirmişti.
Amerikalı askerlerden birisi tank kullanıyordu. Yani Gürcü ordusunu
eğiten Amerikalılar savaşta da yer aldılar. İlk gece insanlar uykudayken
saldırı başladı. Tanklar namlularıyla tek ya da çift katlı evleri
içindekilerle birlikte yıkıp geçiyordu. Kaçanların üzerinden tanklarla
geçtiler, bu şekilde defalarca ezilen cesetleri günler sonra sokaklardan
toplayabildik. Rusya başlangıçta Kuzey Kafkasyalı gönüllülerin girişine
önce müsaade etmiyordu. ‘Eğer şimdi girerseniz Gürcüler sizi yok eder’
deyip gönüllülerin ancak Rus ordusuyla birlikte girebileceklerini
söylediler. Önce (Rusya Savunma Bakanlığı’na bağlı) Vostok ve Zapat
taburlarına bağlı 300 Çeçen ve Dağıstan’dan 400 özel hareket timi girdi.
Bunlar çok ağır kayıp verdiler. Benim bildiğim sadece Çeçenlerden 65
kişi öldü. Ağır kayıp üzerine bunların da daha ileri gitmesine izin
verilmedi. Zaten Oset güçler Tskhinval’i temizlemeye başlamıştı. Geride
ağır askeri yığınağın yapıldığı Gürcü köyleri kalmıştı. Tamaşereni Gürcü
yığınağının en güçlü olduğu köydü. Gürcüler savaşı başlatmadan köylüleri
tahliye etmişti, geriye sadece ne yapacağını bilemeyen yaşlılar kalmıştı.
Ruslar gelince Gürcü askerleri bütün tank ve ağır silahları hatta cep
telefonu gibi özel eşyalarını bırakıp kaçtı. Osetler yaşlıları
çıkarttıktan sonra Gürcü köylerini yerle bir ettiler. Çünkü Tskhinval’e
yapılan saldırıların ana merkezi buralardı. Ruslar müdahale eder diye
Tskhinval’i aceleyle bombaladılar. Sanırım ‘Ruslar gelinceye kadar yerle
bir ederiz’ diye düşündüler. Ama Ruslar gelince tank, tüfek hata cep
telefonu ve belgelerini bırakıp kaçtılar. Kaçamayıp saklanan askerler de
vardı, açıkça söylemek gerekirse hepsi temizlendi. Osetlerin
kayıplarıyla ilgili hala bilgiler derleniyor. Önce 2 bin kişi öldü dedik
ama kayıp sayısı her gün artıyor, hala yıkılan evlerin enkazlarından
cesetler çıkıyor. Kayıp bilançosu 2400’ü bulabilir.”
‘Kimyasallar kullanıldı’
Agabinya savaşta üstelik yaralanmış. Önce
ellerinde ve yüzünde ardından bütün vücudunu bir çeşit yanık yaraları
bağlamış. Yaralandıktan hemen sonra çekilmiş fotoğrafını ve hala
geçmemiş kızarıklıkları gösterip ekliyor: “Gürcüler değişik
reaksiyonlara yol açan kimyasallar dahil her türlü silahı kullandı. Her
tarafım yara bere içindeydi, 15 gün hastanede yatarak ancak bu kadar
iyileşebildim.”
Agabinya, Tskhinval’e girmeye çalışırken
yaralanan Türk gazetecilerin haberini alır almaz hastane hastane dolaşıp
izlerini bulmuş: “Türk gazetecilerin yaralandığını öğrenince ilgi duydum,
ama hiçbir yerde kayıtları tutulmadığından nereye götürüldüğünü
bilmiyordum. Yaralılar kamyon kasalarında rasgele hastanelere
gönderiliyordu. Ancak hastaneleri tek tek arayıp izlerini buldum. Levent
Öztürk’ün Abacaza konuşması sayesinde çok iyi anlaştık, dertleştik,
birer kadeh de konyak içtik.”
‘Abhaz taburu’
Agabinya 1991’de Çeçenleri iç savaştan döndüren
manevrasını bizimle şöyle paylaştı: “Çeçenler birbirlerine silah çekmek
üzereydi. Bir uyanıklık edip oraya Abhaz tiyatrosunu götürdüm. Başka bir
ülkeden misafir bir grup varken en azından bir süre çatışmadan
kaçınırlar diye düşündük, çünkü örfümüz-adetimiz bunu öngörüyor.
Hakikaten bu girişimimiz etkili oldu, her iki taraftan arabuluculuk
yapacak grup oluşturduk. Bizim adımız savaşı önleyen ‘Abhaz taburu’na
çıktı. Karşı tarafın yaşlılarıyla görüştüm. Onlara ‘Bugün yarın savaş
başlayabilir, oysa siz burada birbirinizi yok etmek ve iktidar kavgası
için kıvılcım çakılmasını bekliyorsunuz. Siz ne yaparsanız kendimizi
feda etmek pahasına bu iki grubun arasında çatışmanın çıkmasını
önleyeceğiz’ dedim. Böyle çıkışınca yaşlılardan birkaçı ‘Biz aynı
toprağın, aynı milletin insanları olarak birbirimizi kırmak için
pozisyon alırken misafirlerimiz aramızı bulmak için canlarını ortaya
koyuyor. Bu bizim için büyük bir ayıptır’ deyip Dudayev’in safına geçti.
40 bin kişilik muhalif gruptan 25-30 bini onların peşine takıldı. Doğru
olan buydu, çünkü Dudayev halkın seçtiği bir liderdi. Karşı taraf da
zayıflayınca gerilimi düşürmek zorunda kaldı. Kazakistan lideri
Nursultan Nazarbayev ve Rus Savunma Bakanı Yevgeni Şapoşnikov da, Devlet
Başkanı Boris Yeltsin’in Çeçenya’da müdahale kararından vazgeçmesinde
etkili oldu. Sonra iki grup sarmaş dolaş olup bayram yaptı. Dudayev bana
‘Henüz devlet nişanımız yok’ deyip imzaladığı otomatik silahı hediye
etti. Ama o silahı Rus sınırından geçirip bu tarafa getirmem mümkün
değildi. Silahı kabul ettim ardından ‘Tekrar gelmem gerekirse o zaman
kullanırım ya da yokluğumda benim adıma sizinle birlikte savaşır’
diyerek Dudayev’e emanet ettim. Çok aşırmıştı. Çeçenlerin bana saygı
duymasının nedeni bu. 1994’te savaş çıktığında gidemedim çünkü Abhazya
henüz savaştan çıkmıştı ve durum çok kritikti. Buradan sadece gençlerden
oluşan küçük bir grup gitmişti.
17.09.2008 Ajans Kafkas
|
Güney Osetya:
Savaşın yetim tarafı |
Fehim Taştekin,
Gürcistan’ın 7
Ağustos’tan itibaren iki gün boyunca bombaladığı Güney Osetya’nın
başkenti Tskhinval hayalet şehri andırıyor. Kentte yüzlerce ev yerle
yeksan olurken savaştan zarar görmeyen bina sanki kalmamış. Ölülerini
gömen halk şimdi enkazdan kalkıp yeni yaşam kurma savaşı veriyor.
Gürcistan’ın Amerikan destekli milliyetçi Devlet Başkanı Mihail
Saakaşvili’nin Gürcü kökenli Sovyet diktatörü Joseph Stalin’in Tiflis’e
armağan ettiği Güney Osetya ve Abhazya’nın bağımsızlık hülyalarına son
verip yeniden ‘toprak bütünlüğünü’ sağlamak için Kafkasya’nın savaş
tarihine yeni bir çentik attı. 7 Ağustos’ta Güney Osetya’nın başkenti
Tskhinval’e havadan ve karadan bombardıman başlatan Saakaşvili’nin
hesabını Rus barış gücü askerlerinin de hedef olması nedeniyle hemen
savaşa müdahil olan ‘büyük patron’ Rusya bozdu. Saakaşvili Kafkasya’da
oynadığı kumarı kaybederken matruşkadan bağımsızlıkları tanınmış iki
devlet çıktı: Abhazya ve Güney Osetya. 400 yıldır Kafkas halklarını nice
savaş ve sürgünlerle yoğurmuş Rusya, ilk kez iki Kafkas halkının alnına
hayat öpücüğü kondurmuş oldu. Moskova tarafından bağımsız devlet olarak
tanınmak, evleri başlarına yıkılan ve yaklaşık 2 bin 300 kayıp veren
Osetler için teselli olurken, Abhazlar çifte bayram yapıyor; Hem
1992-1993 savaşında kontrolü Gürcistan’a kaptırdıkları Kodor Vadisi’ni
savaşmadan geri almış oldular, hem de ‘Belki torunlarımız görür’
dedikleri bağımsızlığın ‘uluslararası tanınması’ hedefine bir adım daha
yaklaştılar.
Yıkılan Güney
Osetya’yı ve dirilen Abhazya’yı görmek için Kafkasya’daydık. Osetya’dan
kalan enkaza tanıklık edip Abhazların sevinçlerini paylaştık...
Rusya’nın vize çilesiyle bölgeye geç intikal etsek de Güney Osetya’da
bitmiş olan savaş hâlâ yakıcıydı; halk acılar ve enkazdan kurtulup
yeniden hayata tutunmanın savaşını veriyordu. Fırsat bu fırsat Gürcü
güçlerini Abhazya’dan kovan Abhazların sevinci ise dipdiriydi. Her iki
kesimde de ‘Gürcülerle bir daha asla bir arada yaşayamayız’ sözü sanki
parolaya dönüşürken, Rusya artık ‘kurtarıcı’ güç olarak zihinlere
yerleşiyor.
Tskhinval, Maya
Gaçmazeva düne kadar kendisine sımsıcak bir yuvayken bir gecede harabeye
dönen tarihi binayı gösterip içinde fokurdayan isyanı haykırıyor:
“Naziler bile bunu yapmamıştı.” Gaçmazeva’nın İkinci Dünya Savaşı’nda
Kafkasya’ya kadar uzanan Hitler istilasıyla kıyasladığı felaket Oset
ülkesini yıkan Gürcistan’ın tetiklediği savaştan başkası değil.
Uluslararası medyayı sadece Rusya’nın işgal ettiği Gürcü kentleri Poti
ve Gori ile ilgili haber yapıp Osetya’nın dramını görmezden gelmekle
suçlayan Rus Dışişleri’nin Savunma Bakanlığı ve Federal İstihbarat
Servisi’nin (FSB) de onayıyla verdiği gazeteci kartına üç hafta sonra
ulaştıktan sonra Moskova üzerinden Kuzey Osetya’nın başkenti
Vladikavkaz’a, ardından çatışma bölgesine uzanıyoruz. Elini kolunu
sallayıp Güney Osetya sınırına gitmek ne mümkün! Her sabah gazeteci
taifesi Rusya, Kuzey ve Güney Osetya’nın ortak organizasyonuyla
Vladikafkas’tan güneyin başkenti Tskhinval’e götürülüyor ve akşam geri
getiriliyor.
Rusya’nın 18’inci
yüzyılda Kafkasya’yı işgalinde kilit rol oynayan Kafkas Askeri Otoyolu
bunca yıl sonra yine hareketli. Gürcüleri Osetya’dan çıkartan Rus
tankları Kazbek geçidinin kuzey yakasına çekilmiş ama askeri araç
trafiği hayli yoğun. Tskhinval yönünde ilerleyen TIR ve kamyonların yanı
sıra cemseler de yapı malzemeleriyle yüklü. Çoğunluğu Moskova’dan yola
çıkmış. 3660 metre uzunluğundaki Roki tünelinin kuzey tarafındaki
kontrol noktasında araç kuyruğu uzadıkça uzuyor. Bizse Rus ordusundan
torpilliyiz, ‘VİP’ten geçiyoruz.
Tskhinval’e
yaklaşırken savaşın geride bıraktığı enkaz ürkütüyor. Yol boyunca bütün
evler yerle yeksan olmuş ve yakılmış. Havadaki yanık kokusu Tskhinval’de
de peşinizi bırakmıyor. Önce uçak ve havan toplarıyla ardından karadan
tanklarla vurulan, sonra çatışmalarla hayalet kente çevrilen
Tskhinval’in ana caddelerinde savaşın izlerini taşımayan bina neredeyse
yok. Füze ve top mermilerine hedef olmamış binaların da en azından
camları kırılmış, sıvaları dökülmüş.
Yahudi mirası yerle
bir
Gazeteci olarak
çalışmak için Osetlerin basın merkezinde de akredite olmak gerekiyor.
İnternet ve elektriğin hak getirdiği merkezinin yetkilisi ‘bu gece
kalacaksanız önce yer bulun’ diye uyarıyor. Şehrin en büyük oteli
bombalanmış, duvarları delik deşik. Sağlam kalan odalarda da evini
kaybedenler kalıyor. Bu olağanüstü durumda pansiyona çevrilmiş birkaç
evin kapısını çalıyoruz, nafile. Sonunda Abhazya’dan yardım getirenlerin
ayrılmasıyla otelde yer açılıyor. Kırılan camların yerine pencerelere
naylon geçirilmiş odalara yerleşiyoruz. Hemen soluğu bombardımana ilk
maruz kalan kentin güneydoğusunda alıyoruz.
Başkenti dikizleyen
tepelerdeki Gürcü köylerine konuşlanmış Gürcistan birliklerinin 7
Ağustos’ta gece iki sularında başlattığı bombardımanda ilk önce hükümet
ve parlamento binası vurulurken yakınında bir zamanlar Yahudilerin
kurduğu mahalle yerle bir olmuş. Bombalar tarihi binaların sığınaklarına
bile ulaşmış. Yahudilerden miras başkentin en eski semti Telmana’da bir
zamanlar kültür merkezi olarak kullanılmış binanın sakini tarih
öğretmeni Maya Gaçmazeva, Gürcistan’ın yaptığını İkinci Dünya Savaşı’nda
Kafkasya’ya kadar uzanan Hitler istilasıyla kıyaslıyor ve Gürcü
liderlerini soykırım politikası gütmekle suçluyor: “Gürcistan’da
iktidara gelen her lider bunu yapıyor. 1920’lerde yaşadığımız soykırımı
Sovyetler dağılırken Zviad Gamsahurdiya, ardından Eduard Şevardnadze
tekrarladı. Şimdi de Mihail Saakaşvili.”
Gürcü komşulara sitem
Gaçmazeva, iki gün
iki gece 10 yaşındaki oğlu ve diğer komşularıyla birlikte yaşadıkları
sığınağı gösteriyor. Sığınağın girişinde erkekleri gören uçaklar
doğrudan burayı da hedef almış, içerde oturan bir kişi ölmüş, bir kişi
de yaralanmış. Bombardıman yangına da yol açınca sığınak sığınak
olmaktan çıkmış. Enkazın altındaki Osetler felaketten Rusya sayesinde
kurtulduklarını ısrarla vurguluyor. Gaçmazeva “Gençlerimiz güvenimizi
boşa çıkarmadı, dört gün kendi imkânlarıyla cesaretle savaştılar. Ama
sayımız çok azdı, Ruslar gelmeseydi Gürcüler bizi tamamen yok
edeceklerdi” derken muhasebeci olan komşusu Madina Ciyova ekliyor:
“Soykırım yapmak istediler. Ruslar gelmeseydi bunu yapacaklardı.”
Çok sayıda roketin
isabet ettiği büyükçe bir kreşin kalkan olduğu üzüm dallarıyla çepeçevre
kuşatılmış minik bir avludan Gürcistan’ın Gori kentinde doğup 45 yıldır
Tskhinval’de yaşayan bir nine çıkıyor. Komşularınca Gürcü sanılan ama
konuşunca Ermeni olduğu anlaşılan 80’lik Lila “Keşke savaş yaşanmasaydı.
Savaş hepimizi yakıyor; Oset, Ermeni Gürcü ayırmıyor” diyerek acıları
paylaşıyor. Ama Gaçmezava’nın tam bu noktada bir serzenişi var:
“Birlikte barış içinde yaşadığımız Gürcü komşularımız birden ortadan
kayboluverdiler. Gürcistan’ın saldıracağından haberdar edilmişlerdi ama
bu haberi bizden sakladılar, bizi bombalarla baş başa bıraktılar.”
Ciyova da Gürcü komşularına kızgın: “Her gün lavaş ekmek aldığım Gürcü
fırıncımıza gittiğimde kapalıydı, bir anlam verememiştim. Meğer savaşın
çıkacağını biliyormuş. En yakın komşularım savaşı haber vermeden gitti.
Azeriler de öldü, bütün milletlerden insanlar öldü ama Gürcülerden ölen
olmadı.” Peki Gürcü komşular geri döndüğünde ne olacak? Gaçmazeva bir an
duraklıyor, yüz ifadeleri değişiyor ama itidali elden bırakmadan
yanıtlıyor: “Daha önce de savaşlar çıktı. Tekrar bir araya geldik,
düşmanlıkları atlattık, birlikte yaşamayı başardık. Savaşa katılmamış
Gürcülerle yine birlikte yaşayacağız.” Kadınlar dertlerini anlatmak için
bir bir sokağa çıkıyor, yaşlılar sorunca konuşuyor, gençler ise ‘asabi’,
ne fotoğraf çektiriyor ne de soru sorulmasını istiyor.
Okul binaları hedef seçilmiş
Kentin diğer
yerlerinde de okul binalarının özellikle bombalanmış olması dikkati
çekiyor. Üniversite binası ve hastane mermiler ve roketlerle kalbura
çevrilmiş. İtfaiye binası bile yanmış. Gürcülerin 1992’de çekilmek
zorunda kaldığı savaşta ölenlerin gömüldüğü mezarlık tanklarla tahrip
edilmiş. Yanı başındaki okul kullanılamaz hale getirilmiş. Hiçbir
hükümet binasının olmadığı mahalleler ve merkezdeki ara sokaklarda da
ciddi tahribatlar söz konusu. Maladojini Caddesi cehennemi yaşayan
gözden ırak yerlerden biri. Evinin çatısına bomba düşen ama bodrumda
saklandıkları için kayıp vermeyen Tina Suikayiva evler bir bir
vurulurken sığınaktan sığınağa kaçtıklarını anlatıyor. Suikayiva sokakta
gördüğü dehşeti de “İki yaşında bir çocuğun üzerinden tankı geçirdiler.
Bunu bize Alman faşistler bile yapmamıştı” diye aktarıyor.
*****
İran’dan göçüp
Ruslarla dost oldular
Tskhinval, Osetler, Kafkasya’nın otokton milletlerinden farklı olarak
bölgeye sonradan yerleşip de Kafkas kültürüyle hem hal olan halkların
başında geliyor. İrani halklar olarak Kafkasya’ya yerleşen İskit, Sarmat
ve Alanların karışmasıyla ortaya çıkan Osetler kendilerine İron, Alan ya
da Digor diyor. Osetler komşu halklar tarafından Kuşha, Türkiye’de ise
Asetin olarak da anılıyor. Oset ismi ise Rus ve Gürcülerin alanlara
verdiği ‘Yas’ veya ‘Oss’ adından türeme. 14’üncü yüzyılda Moğolların
istilasından sonra Don Nehri’nin güneyindeki ovalardan Kafkas dağlarına
çekilen Osetler, Rus işgali sırasında direnişi kırmak için tekrar
düzlüklere yerleştirildi. Bugün 3900 kilometrekarelik Güney Osetya’da 70
bin, 8000 bin kilometrekarelik Kuzey Osetya’da 710 bin kişi yaşıyor. İki
cumhuriyette toplam Oset nüfus ise 600 bin civarında. Osetler 6 ve
7’inci yüzyıllarda Bizans ve Gürcü, 18’inci yüzyılda Rus etkisiyle
Hıristiyanlaştılar. Pagan inancının izlerini hâlâ taşıyan Osetlerin
Kabardey bölgesine yakın olanları da 17-18’inci yüzyılda
Müslümanlaştılar. Osetlerin yaklaşık yüzde 60’ı Ortodoks Hıristiyan,
yüzde 20-25’i Müslüman. Hıristiyanlaşmalarının da etkisiyle Çarlık
Rusya’sına diğer Kafkas halklarına kıyasla daha erken teslim oldular.
1864’teki Büyük Kafkas Sürgünü’nden özellikle Müslüman Osetler de
nasibini aldı. Osmanlı’ya sığınan Osetlerin çoğunluğu bugün şehirlerde
yaşıyor. Orta ve Doğu Anadolu’da sürgün sonrası kurulmuş 24 Oset köyü
var.
Oset-Gürcü çatışması
Ruslar, 1801’de ele
geçirdiği Güney Osetya’yı Sovyetler zamanında 1922’de özerk bölge olarak
Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’ne katmıştı. Güney Osetya,
1988’de statüsünün cumhuriyet yapılmasını isteyince Tskhinval’de
çatışmalar yaşandı. 1990’da Osetler, Güney Osetya Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti’ni ilan ederken Gürcistan lideri Zviad Gamsahurdiya da özerk
yönetimi ilga etti. Ardından 1991’de patlak veren savaş 1992’de Gürcü
birliklerinin çekilmesiyle sonuçlanırken çatışma bölgesinde güvenlik Rus,
Gürcü, Osetlerden oluşan 4000 kişilik Ortak Barış Gücü’ne devredildi.
Ateşkesi denetlemek için ‘Ortak Kontrol Komisyonu’ kurulurken AGİT de
askeri gözlem misyonu üstlendi. 1993, 2001 ve 2006’daki referandumlarda
halk ‘bağımsızlık’ dedi.
Savaşa adım adım
Gürcistan’da
2003’teki Gül Devrimi ile işbaşına gelen Mihail Saakaşvili, halkına
Güney Osetya ve Abhazya’yı geri almayı vaat ederek gerilimi ateşledi.
Güney Osetya’da 12 Kasım 2006’da referanduma paralel yapılan ve Eduard
Kokoyti’nin yüzde 98’le yeniden seçildiği seçimler sırasında Tiflis de
tampon bölgede kontrol ettiği Gürcü köylerinde alternatif sandık kurup
saf değiştirmiş eski Oset Başbakan Dimitri Sanakoyev başkanlığında bir
yönetim tesis etti. Tiflis, Tskhinval’in yanı başındaki Kurta köyünü
alternatif yönetime üs yaptı. Kosova’nın Batılı ülkelerce tanınmasının
ardından Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya’yı tanıyarak misilleme
yapacağı korkusu belirirken Saakaşvili de, 2008 sonuna dek iki bölgeyi
geri alacağını ilan etti. Bölgede askeri yığınak yapılırken Tskhinval’e
yönelik yer yer saldırılar oldu. Ancak hiç kimse 7 Ağustos’ta top yekün
bir savaş beklemiyordu. Gerçi savaşın arifesinde Amerikan güçlerinin
rehberliğinde Gürcülerin Vaziyani civarında işgalin tatbikatını yapması,
Rusya’nın da boş durmayıp Kuzey Osetya sınırındaki Nizhni Zaramag’ta
geniş çaplı karşı tatbikat icra etmesi savaşın habercisiydi.
16.09.2008 Ajans Kafkas
|
Abhazya
ve Rusya arasında yapılacak olan anlaşma Rus askerlerinin Abhazya da
kanunen bulunabilmelerini belirleyecektir |
Sohum, Rusya
Dışişleri Bakanı Lavrov 14 Eylül tarihinde, Sohum da bir basın
açıklaması yaptı. Lavrov açıklamasında Rus askerlerinin Abhazya da
bulunmalarına da değindi. Dışişleri Bakanı, Abhazya ve Rusya arasındaki
anlaşmaların imzalanmasından sonra Rus askerlerinin Abhazya da
bulunmalarının kanuni statüde belirleneceğini dile getirdi.
Lavrov: ‘Bu bölgede Rus
Askeri Güçleri'nin bulunması ile ilgi olarak söyleyeceğimiz çok şey yok.
Her şey 8 Eylülde imzalanan ‘Medvedev–Sarkozy’ anlaşmasında
belirtildiği gibi’, - dedi.
15.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Rusya
Dışişleri Bakanı Lavrov, Abhazya ve Rusya arasındaki sınırın AB
ülkelerinin sınırları gibi serbest olabileceğini söylüyor |
Sohum, Rusya
Dışişleri Bakanı Lavrov, Abhazya ve Rusya arasındaki sınırın Avrupa
Birliği ülkelerinin sınırları gibi rahat olabileceğini söylüyor.
Lavrov: ‘Abhazya ve Rusya
arasındaki anlaşmalar yapılırken, çifte vatandaşlık ve rahat hareket
imkanları gibi bir dizi sorunu ortaya çıkaracaktır ve bu sorunların
sonucunda sınırdaki geçidin rahat olması sağlanacaktır’, - diye konuştu.
15.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Rusya’nın Sohum
ve Tsihinval büyükelçileri belli oldu |
Moskova, Rusya Federasyonu
Dışişleri Bakanlığı temsilcisi Andrey Nesterenko, Rusya'nın Abhazya ve
Güney Osetya'daki büyükelçilik görevi için adaylarını belirlediğini
açıkladı.
Dün yaptığı açıklamada Nesterenko “Rusya
Federasyonu’nun Abhazya'da olduğu gibi, Güney Osetya'da elçilik görevini
yapacak adayları belirlendi. Ama her devletin adayların onaylanması
konusunda kendi prosedürleri var. Adayların parlamentonun alt ve üst
kanatlarınca onaylanması gerekiyor" dedi.
Nesterenko ayrıca, Güney Osetya ve Abhazya
ile Dostluk Anlaşması imzalanmasının önümüzdeki hafta
gerçekleştirilebileceğini söyledi.
Gürcü tarafı ise Rusya’nın elçilik
açmasına tepkili. Gürcistan Entegrasyon Bakanı Temur Yakobaşvili dün
yaptığı açıklamada, Rusya'nın Abhazya ve Güney Osetya'da elçilik
açmasına izin verilemeyeceğini söyledi.
Rusya'nın Abhazya ve Güney Osetya'nın
bağımsızlığını tanımasını eleştiren Yakobaşvili, Rusya’nın diplomatik
temsilciliklerini ‘çarın ikametgahı’ olarak adlandırdı ve onlardan
elçilik olarak söz etmenin imkansız olduğunu ileri sürdü.
Gürcistan Parlamento Başkanı David
Bakradze ise, Abhazya ve Güney Osetya'nın tanınmasının Rusya'yı
dağılmaya götüreceğini iddia etmişti.
Güney Osetya, Moskova Büyükelçiliği için
uygun bina arayışına girerken, Abhazya'nın Moskova Büyükelçisinin adı
dahi biliniyor: Abhazya’yı halihazırda temsil eden İgor Akhba.
Abhazya Dışişleri Bakan Yardımcısı Maksim
Gunciya'nın dün yaptığı açıklamaya göre, Rusya Dışişleri Bakanı Sergey
Lavrov yarın akşam saat 17'de Sohum Havaalanı'na inecek. Aynı akşam
Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş ile görüşecek olan Lavrov, ertesi
sabah Abhazya'dan ayrılacak.
13.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Zaferin 15. yıl
kutlamaları şerefine “Özgürlük Meydanı”’ın da gerçekleşecek olan askeri
geçidin provaları sürmekte
|
Sohum, Sohum
“Özgürlük Meydanı”’ın da 30 eylül günü zaferin 15. yılı kutlamaları için
gerçekleşecek olan askeri geçidin çalışmaları sürmekte. Geçite her
alandan 1000 asker, tanklar jetler uzun menzilli savaş uçakları, hücum
ve savaş helikopterleri, keşif uçakları katılacak. Abhazya Silahlı
Kuvvetleri Genel Karargahı Komutanı Anatoli Zaytsev, genel provanın 28
eylülde yapılacağını bildirdi.
30 Eylül tarihinde 413
gün süren Gürcistan ve Abhazya arasındaki savaşı biteli 15 yıl olacak.
Savaşta Abhazya tarafı üç bin kişiden fazla şehit vermiş, beş bin
kişiden fazlası da yaralanmıştır. 15 yıl önce bu tarihte Abhazya’nın
savaşçıları Gürcistan devletini bozguna uğratarak Abhazya sınırları
dışına çıkarmıştır. İngur akarsuyunda bulunan Abhazya sınırına devlet
bayrağı çekilmiştir.
Bu savaşta Abhazya’ya,
Kuzey Kafkasya, Güney Rusya, Moskova, Sankt–Petersburg, Türkiye , Suriye,
Almanya gibi abhaz diyasporasının yaşadığı bir çok ülkeden destek
görmüştür.
30 eylül tarihinin Zafer
bayramı veya Kurtuluş günü olarak adlandırılması konusundaki sorular şu
an parlamento da görüşülmekte. Abhazya’nın bağımsızlığının tanınması
olarak 26 Ağustos gününün belirlenmesi bekleniyor (26 Ağustos günü,
Rusya devlet başkanı Medvedev Abhazya devletinin bağımsızlığını tanıdı).
12.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Bagapş:
Abhazya’nın Rusya devletine dahil olması söz konusu değildir, fakat
devletler topluluğunda yer alma talebinde bulunacağız |
Soçi, Abhazya
Devlet Başkanı Sergey Bagapş, tartışma gurubu ‘Valday’ ile bir görüşme
yaptı. Bagapş yaptığı açıklamada, ‘Abhazya’nın Rusya devletine dahil
olması söz konusu değil, ancak devletler topluluğunda yer alma talebinde
bulunacağız’, - dedi.
Bagapş: ‘Abhazya’nın
bağımsız bir devlet olduğu ve böyle kalacağı tartışılamaz. Biz Rusya ile
gerekli olan anlaşmaları imzaladıktan sonra, Rusya - Beyaz Rusya
devletler topluluğunda yer almak için başvuruda bulunacağız’, - diye
vurguladı.
Devlet başkanı, ‘eğer
Bağımsız Devletler Topluluğunun genişletilmesi söz konusu olursa biz bu
toplulukta yer almaktan yana olacağız, fakat bu konu daha sonraki
etaplarda görüşülecek önemli bir konudur. Rusya’nın Abhazya’ya karşı
hiçbir talebi ve zorlaması yoktur. Abhazya Rusya ile yakın ve sıcak
ilişkiler geliştirme taraftarıdır’, - diye konuştu.
11.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Rusya Abhazya ve
Güney Osetya ile diplomatik ilişkileri başlattı |
Moskova,
Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov dün Moskova’da
bağımsızlıkları tanınan Güney Osetya Dışişleri Bakanı Murat Cioyev ve
Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba ile ortak bir görüşme yaptı.
Yapılan görüşmede üç bakan, devletlerinin
sınırlarının korunması, gümrük yardımlaşması ile suçlar ve uyuşturucu
ticaretiyle ortak mücadeleyi de kapsayan dostluk, işbirliği ve
karşılıklı yardımlaşma için el sıkıştı.
Rusya Savunma Bakanı Anatoli Serdyukov da
Abhazya ve Güney Osetya’ya Rus askerlerinin yerleştirileceğini, bu
konuda her iki cumhuriyet ile anlaşmaya varıldığını açıkladı. Bakan
açıklamasında, Rus askerlerinin Güney Osetya’da Cava ve Tskhinval’e,
Abhazya’da ise daha önceden Rus Barış Gücü'nün bulunduğu noktalara
yerleştirileceğini ifade etti.
10.09.2008
Ajans Kafkas
|
Abhazya da okullar
arası iki yaş grubu arasında yapılan şampiyonanın ikinci turu 13 Eylülde
başlayacak |
Abhazya da okullar arası
iki yaş gurubu (1991-92 ve 1993-94 doğumlular) arasında yapılan
şampiyonanın ikinci turu 13 Eylül'de başlayacak. Bu konu hakkında
sitemizi Milli Eğitim Bakanlığı baş uzmanı Aslan Tarkil bilgilendirdi.
Şampiyonada, Sohum,
Oçamçira, Gal, Gulripş ve Tkuarçal takımları yer alıyor.
Bugün Sohum takımı Gal
takımını, Gal takımı Gulripş takımını Tkuarçal takımı da Oçamçira
takımını ağırlayacak sahalarında.
Şampiyona Milli Eğitim
Bakanlığı tarafından zaferin 15. yılı organizasyonları çerçevesinde
düzenlenmekte.
10.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Millet
Meclisi Başkanı Nugzar Aşuba, Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya’ya
karşı güç kullanmayacağına inanmadığını söyledi |
Millet Meclisi başkanı
Nugzar Aşuba, Rusya Federasyonu Parlamentosu ile Abhazya Parlamentosu
arasında yapılan anlaşmanın imzalanması töreninden sonra bir basın
açıklaması düzenledi. Aşuba, Gürcistan’ın Abhazya ve Güney Osetya’ya
karşı güç kullanmayacağına inanmadığını söyledi.
8 Eylül günü Fransa
Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’e, Gürcistan’ın
Abhazya ve Güney Osetya’ya karşı güç kullanmıyacağına dair
Saakaşvili’nin yazdığı mektubu iletti.
Aşuba: ‘Biz Gürcistan’ın
yeminlerle verdiği vaatlere artık inanmıyoruz. Anlaşma farklı, harekete
geçirilenler farklı. Biz Gürcistan’ın bu tür vaatlerinin sonuçlarına bir
çok kere maruz kaldık’, - diye konuştu.
Meclis Başkanı, 8 Ağustos
tarihlerinde Avrupa ülkelerinin diplomatlarının Abhazya’ya gelip
görüşmeler yaptıklarını ve Abhazya’yı Gürcistan’ın dostça bir yaklaşıma
sahip olduğuna ve Abhazya’ya karşı güç kullanmayacağına ikna etmeye
çalıştıklarını hatırlattı.
N.Aşuba: ‘Aynı Avrupa
diplomatları bize Kodor Bölgesi'nin üst kısmında hiçbir askeri bölüğün
bulunmadığını söylemişti. Kodor Bölgesi'ne yapılan operasyon bize bunun
yalan olduğunu göstermiş, bölgenin köylerinde bir çok cephane ve ağır
silah ele geçirilmiştir’, - dedi.
09.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Nugzar
Aşuba, Rusya ve Abhazya Parlamentosu arasında imzalanan dostluk
anlaşmasının büyük önem taşıdığını belirtti |
Nugzar Aşuba, Salı günü
yaptığı basın toplantısında Rusya Federasyonu Parlamentosu ile Abhazya
Parlamentosu arasında yapılan anlaşmanın büyük önem taşıdığını vurguladı.
Nugzar Aşuba, Abhazya’nın
bu tür bir anlaşmayı daha önce yapmadığını belirtti.
Aşuba: ‘Daha önce biz
Rusya Federasyonu'nun bazı bölgeleri ile anlaşmalar imzalamıştık, bu
bölgelerin arasında Kuzey Kafkasya Cumhuriyeti Vladimirskiy, İvanovskiy,
Kalingradskiy bölgeleri bulunmaktaydı. Kuzey Kafkasya Topluluğu,
Pridnastrovie Güney Osetya ve Abhazya arasında Parlamentolar arası bir
asamble oluşturmuştur’, - diye belirtti.
Meclis Başkanı, Rusya
Federasyonu'nun Abhazya’nın bağımsızlığını tanımasının yasaların
gelişmesi için atılmış büyük bir adım olduğunu düşünüyor.
Aşuba, Anlaşmaların maddelerini hazırlamaları için bir komisyonun
kurulduğunu belirtti.
09.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Rusya, G.Osetya
ve Abhazya'da kalacak |
Moskova,
Rusya, Gürcistan'dan tek taraflı bağımsızlığını ilan eden Güney Osetya
ve Abhazya'daki askerlerinin burada kalmaya devam edeceğini açıkladı.
Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov,
düzenlediği basın toplantısında, askerlerinin bu bölgelerde "Gürcistan'ın
kontrolü yeniden ele geçirme çabalarını engellemek için" bulunması
gerektiğini belirterek, ''Rus askerleri, Güney Osetya ve Abhazya
liderlerinin isteği doğrultusunda bu ülkelerin topraklarında kalmaya
devam edecekler'' dedi.
Lavrov, Rus askerlerinin bu
cumhuriyetlerde uzun süre kalacağını bildirdi. ''Bu güçlerin saldırgan
eylemlerin tekrarlanmasını önlemek için en azından görünebilir bir süre
için daha buralarda kalmaları gerekiyor'' diyen Lavrov, Rusya'nın Güney
Osetya ve Abhazya ile önümüzdeki günlerde Rus askeri varlığıyla ilgili
bir anlaşma imzalayacağını söyledi, ancak bu cumhuriyetlerde kaç Rus
askerinin bulundurulacağı hakkında ayrıntı vermedi.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, gelecek ay
Cenevre'de yapılacak uluslararası güvenlik konferansında Abhazya ve
Güney Osetya'nın da temsil edileceğini sözlerine ekledi.
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile
Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev arasında dün Moskova'da yapılan
görüşmede, Güney Osetya ve Abhazya sınırları yakınındaki Gürcistan
topraklarında bulunan Rus askerlerinin bir hafta içinde geri çekilmesi
konusunda anlaşmaya varılmıştı.
RUSYA, ABHAZYA VE GÜNEY OSETYA'DA 7600
ASKER BULUNDURACAK
Bu arada, Rusya'nın Güney Osetya ve
Abhazya topraklarında 7600 asker bulundurmayı planladığı bildirildi.
Rusya Savunma Bakanı Anatoliy Serdyukov,
Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'e bölgeyle ilgili verdiği brifing
sırasında, ''Bu cumhuriyetlerin her birinde 3800 asker bulundurma,
bunların yapısı ve yerleşeceği yer konusunda anlaşmayı neredeyse
tamamladık'' dedi.
Medvedev de bunun üzerine Serdyukov'a,
Güney Osetya ve Abhazya liderlerinin ülkelerinde Rus üssü kurulması
yönündeki taleplerinin nasıl hayata geçirileceğinin kararlaştırılması
yönünde talimat verdi.
09.09.2008
Ajans Kafkas
|
Beyaz Rusya
“galiba” tanıyacak… |
Minsk, Beyaz Rusya Devlet Başkanı
Aleksandr Lukaşenko, ülkesinin Abhazya ve Güney Osetya'nın
bağımsızlığını yakın bir gelecekte tanıyabileceğini açıkladı.
Lukaşenko, "Zamanı gelecek ve biz de
galiba, Rusya gibi Güney Osetya'nın tanınması meselesini inceleyeceğiz.
Önümüzde parlamento seçimleri var. Yeni parlamento göreve başlayacak ve
Güney Osetya ile Abhazya hakkında başvuracaklar. Biz de sessiz
kalmayacağız" diye konuştu.
"Güney Osetya ve Abhazya'nın
bağımsızlığının tanınması veya tanınmaması meselesi sadece Rusya istiyor
veya istemiyor meselesi değildir" diyen Lukaşenko, Abhazya Devlet
Başkanı ile uzun süredir sıcak ilişkilerinin olduğunu ifade etti.
Lukaşenko, BDT’nin kuruluş döneminde Beyaz Rusya’nın, Gürcistan’ın
‘Abhazya’ya ambargo’ teklifine engel olduğunu söyledi.
Beyaz Rusya'nın Moskova Büyükelçisi Vasili
Dolgoyev de 28 Ağustos’ta Beyaz Rusya'nın “yakın gelecekte Abhazya ve
Güney Osetya'nın bağımsızlığını tanıyacağını” açıklamıştı.
09.09.2008
Ajans Kafkas
|
Abhazya
özürlüler ve sakatlar grubu Nijnıy Novgorod şehrinde düzenlenen
mini-futbol müsabakalarına katılacak |
Abhazya özürlüler ve
sakatlar grubu düzenlenen mini-futbol dostluk kupası müsabakalarına
katılacak. Müsabakalar Nijnıy Novgorod şehrinde 9 Eylül'den 14 Eylül'e
kadar sürecek.
Bu konu hakkında sitemizi
Gençlik ve Spor Komitesi Başkanı Rafael Ampar bilgilendirdi.
Müsabakalara, Rusya
takımları haricinde, İran, Büyük Britanya, Türkiye, Moldavya, Özbekistan
ve Ukraynalı futbolcular katılacak.
Abhaz sporcuların
mini-futbol dostluk kupası müsabakalarına bu ikinci katılışı olacak.
08.09.2008
Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
“G. Osetya -
Gürcistan çatışması Kafkasya'ya düzen getirdi” |
Rostov, Rusya Federasyonu Devlet
Duma BDT ve Yurttaşlarla İlişkiler Komitesi Başkan Yardımcısı Konstantin
Zatulin, dün 5 Eylül'de Rostov Bölgesi'nde basın mensuplarına yaptığı
açıklamada Güney Osetya ile Gürcistan arasındaki anlaşmazlığın
Kafkasya'da durumu düzene kavuşturduğunu öne sürdü.
Gerçeği ‘tanımaktan’ sonsuza kadar
kaçılamayacağını belirten Zatulin’in düşüncesine göre gerçek, tıpkı
Gürcistan halkı gibi Abhazya ve Güney Osetya halklarının da kendi
kaderlerini idare hakkına sahip olması. 8 Ağustos olaylarının Abhazya ve
Güney Osetya’nın Gürcistan yapısı içine bir zaman sonra gönüllü olarak
döneceği umudunun üzerini çizdiğini belirten Zatulin, “Benim görüşüm şu:
Rusya, Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlığını çoktan tanımalıydı.
Çünkü onların tanınmaması, bir mitos olan ve Sovyetler Birliği'nin
dağılmasından sonra da hiç var olmamış olan Gürcistan bütünlüğünü
tanımanın bir devamıydı. Ve bölgesel bütünlük sloganı 8 Ağustostaki
saldırı için bahane oldu" diye konuştu.
Zatulin sözlerine şöyle devam etti: "Evet
bu istemediğimiz bir anlaşmazlıktı. Ama Kafkasya'daki durumu istikrara
kavuşturdu, çünkü sadece Kuzey Osetya veya komşu Abhazya, Adıgey,
Kabardey, Çerkesya, Çeçenya değil, aynı zamanda Dağıstan ve İnguşetya da
yönetimin hareketlerini destekledi. Ve bu meselede halklar ve
Kafkasya'daki yönetimler arasında benzeri görülmemiş bir birlikteliğe
ulaşıldı."
06.09.2008
Ajans Kafkas
|
Kodor vadisi
milli park oluyor |
Sohum, Abhazya Devlet Başkanlığı
Basın Sözcüsü Kristian Bjanya, Kodor Vadisi Milli Parkı’nın kurulması
teklifini hazırlamak üzere Devlet Başkanı Sergey Bagapş’ın talimatıyla
bir komisyon oluşturulduğunu açıkladı.
Başkanlığını Abhazya Devlet Ekolojik
Hizmetler Başkanı Roman Dbar’ın üstlendiği komisyonda Abhazya Devlet
Üniversitesi Rektör Yardımcısı Viktor Malandziya, Botanik Bilimler
Akademisi Müdürü Sergey Bebiya, Tarih Fakültesi Dekanı Alik Gabelya gibi
isimler yer alıyor.
Komisyonun, 1 Kasım’a kadar milli parkın
sınırları ve bölgede bulunan kamu binalarının envanterini çıkarması ve
milli park projesini hazırlaması bekleniyor.
Komisyon Başkanı Roman Dbar, gazetecilere
yaptığı açıklamada, Kodor Bölgesi'nin Kafkasya’da benzeri olmayan
ormanlarla örtülü olduğunu belirtti. Dbar ayrıca, Kodor Milli Parkı'nın
oluşturulması, benzeri büyük “Teberdinski” ve “Kafkasya” gibi sit
alanlarıyla sınır ötesi işbirliği kurulmasına da imkan vereceğini ifade
etti.
Bagapş’tan Ajara köyüne özel temsilci
Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş,
Yukarı Kodor’da bulunan Ajara köyüne özel temsilcisini atadı.
Devlet Başkanı Genel Sekreteri Valeri
Arşba'nın verdiği bilgilere göre, atamayla ilgili kararı Bagapş dün
imzaladı. Bagapş, Abhazya Olağanüstü Hal İdaresi Başkanı Sergey Conua'yı
Kodor'daki Ajara köyü temsilcisi olarak atadı ve köyün başkanlığı
görevini ona verdi.
Tarihi Abhazya topraklarında yer alan
Kodor Vadisi'nin bir kısmı 1992-93 Abhaz-Gürcü Savaşı'nın ardından Gürcü
yönetiminin kontrolünde kalmıştı. Gürcistan, Temmuz 2006’da Moskova
Anlaşması'nı ihlal ederek Yukarı Kodor’a asker yerleştirmiş, bunun
üzerine Abhazya müzakerelerden çekilmişti. Son çatışmalar sırasında
Abhaz birlikleri 9 Ağustos’ta bölgeye girerek yeniden kontrolü ele
geçirdiler.
05.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Kafkasya İstikrar
Platformu'nun cilası nerede atar? |
Kafkasya Türk dış politikasının Çarlık
Rusya'sında, Sovyetler ve Post-Sovyet döneminde sınıfta kaldığı bir yer.
Fehim Taştekin,
Kafkasya'daki savaşa hazırlıksız yakalanınca hafiften afallayan
Türkiye hükümeti, biraz da 'rol kapma' kaygısıyla apar topar Kafkasya
İstikrar ve İşbirliği Platformu fikrini görücüye çıkardı.
'Kafkaslar İttifakı' ve 'Kafkas İstikrar
Forumu', 'Kafkasya İstikrar Forumu Girişimi' ve 'Kafkasya İstikrar ve
İşbirliği Platformu' isimleriyle şekilden şekle giren bu fikir,
Türkiye'nin ne türden bir Kafkasya politikası olduğuna dair eski bir
tartışmaları da diriltti.
7 Ağustos'ta Gürcistan, Pekin Olimpiyatları'nın gölgesinde pusuya yatıp
Güney Osetya'ya topyekûn savaş ilan ettiğinde gazeteciler karşısında
Başbakan Tayip Erdoğan'ın ağzından çıkmakta zorlanan kelimeler sadece
hazırlıksız yakalanmanın çaresizliği miydi? Yoksa Ankara'nın Kafkasya
politikasının çöktüğünün resmi miydi? Hani Ortadoğu'da Filistinlilerle
Yahudileri, Suriye ile İsrail'i, Irak'taki Şiilerle Sünnileri
barıştırmak, İran ile ABD arasında gerilimi düşürmek için kendine 'cilalı'
arabuluculuk ya da kolaylaştırıcılık misyonları biçen Erdoğan'ın
Kafkasya'daki savaşa dair adam akıllı bir çift sözü yok muydu?
Belagatteki ustalığına ne haller olmuştu?
Peşinen söyleyelim; Kafkasya Türk dış
politikasının Çarlık Rusya'sında, Sovyetler ve Post-Sovyet döneminde
sınıfta kaldığı bir yer.
Türkiye'nin Kafkasya politikası denince
Karadeniz'in hem bu yakası hem öteki yakasındaki Çerkes aydınların
aklına tarihten bir yaprak gelir: Yıl 1829. Osmanlı ile Ruslar Edirne
Anlaşması'nı yeni yapmıştır. Çarlığın Kafkasya'daki komutanı, Rus
işgaline direnen Çerkes ileri gelenlerini toplar ve ilan buyurur: "Edirne
Anlaşması ile Osmanlı Kafkasya'daki tüm egemenlik haklarını Rusya'ya
vermiştir." Bir Çerkes kadını öne çıkar ve şu yanıtı verir: "Bak dalda
duran şu kuşa, onu sana veriyorum, hadi git al." Osmanlı bir kalemde
Kafkasya'yı Rusya'ya veriyor. Halbuki Karadeniz kıyısındaki Anapa ve
Gelencik'i bir üs olarak kullanması dışında Osmanlı yaygın yanılgının
aksine Kafkasya'da hükümran değil.
Osmanlının 1864 Büyük Kafkas Sürgünü'nde
kritik bölgelere ve sınır boylarına yerleştirilecek Müslüman nüfusa
ihtiyacına binaen Çerkeslerin anavatanlarından tamamen kopmalarındaki
rolü de esasen tartışılan bir konu. Osmanlı 11 Mayıs 1918'de kurulan
Kuzey Kafkas Cumhuriyeti'ni tanısa da kendi derdi başından aşkın
olduğundan bu cumhuriyetin yaşatılmasına destek olamadığı da malum.
Sovyetler zamanında ise Komünist bloğa kapılar kapandığından Kafkasya
defteri zaten dürülmüştü.
Bugün ise 'Kafkasya' Türkiye için 'Kafkasya
Ötesi'nden ibaret. Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan'ın yer aldığı
Kafkasya Ötesi de aslında coğrafi olarak Kafkasya değil. Bu üç ülkeyle
ilişkilerdeki manzara ise şöyle: Türkiye sınırlarını tanımadığı ve
Yukarı (Dağlık) Karabağ'ı işgal ettiği için Ermenistan 'son düşman'. Hem
Ermenistan'ı boru hatlarının geçişinde bypass edebilmek hem Rusya'ya
karşı sıkı bir tampon bölge olarak güçlendirmek için 5 milyonluk
Gürcistan 'olağanüstü önemli' ülke yani bütün yumurtalar, bu denli
sıkleti kaldıramayacak kadar lime lime olmuş Tiflis sepetinde.
Azerbaycan ise 'uzatmalı' kardeş.
Peki bugünün konusu Abhazya ve Güney
Osetya Türk Dışişleri'nin Kafkasya haritasında var mı? Hakeza Çeçenya ve
kardeş ülke İnguşetya nerede? Türkiye'de üç milyonu aşkın Çerkes
nüfusunun anavatan toprakları Kabardey-Balkar, Adıgey, Karaçay-Çerkes,
Dağıstan ve Kuzey Osetya nerede? Kafkasya masasının derdi günü
Ermenistan, Azerbaycan ve Gürcistan. Sırası gelmişken yıllardır
Abhazya'nın Türkiye'den gülen bir 'yüz' beklediğini, elini defalarca
uzattığını ama havada kaldığını da not edelim. Türkiye, Abhazya'yı
Gürcistan'ın toprak bütünlüğü içerisinde görmekte ısrar edip Gürcü
tezlerine yatarak bu ülkeyi Rusya'ya mahkûm etti. Nasıl? Sovyetler
Birliği'nin dağılmasının ardından bağımsız kalan Abhazya, Temmuz 1992'de
yabancı bir ülkeyle ilişki kurma adına ilk olarak Türkiye'nin kapısını
çaldı. Devlet Başkanı Vladislav Arzdınba bütün bakanlarıyla soluğu
Ankara'da almıştı. Gel gör ki, dönemin Başbakanı Süleyman Demirel otel
odalarında bekletilen Abhaz heyetine randevu bile vermedi. Heyet geresin
geri döndü. TRT'ye de heyetle ilgili haber yayımlamama talimatı verildi.
Abhazya 14 Ağustos 1992'de Gürcistan işgaline maruz kalınca 19 Ağustos
1992'de dönemin muhalefet lideri Bülent Ecevit şu serzenişte bulunacaktı:
"Bu davranışıyla Türk hükümeti, Gürcistan'a 'Biz Abhazya ile
ilgilenmiyoruz. Aranızdaki sorunu nasıl çözeceğinize karışmayız'
mesajını verdi. Sonuç ortada: Abhazya'nın başkenti Sohum Gürcistan
birliklerince işgal edildi, pek çok insan yaşamını yitirdi. Ankara'ya
gelen heyetin amacı, Abhazya'da göz göre göre yaklaşan trajedinin
önlenmesi için Türkiye'den ilgi istemekti. Türkiye gereken ilgiyi
gösterseydi trajedi önlenebilirdi."
Aradan 15 yıl geçti. Kosova bağımsızlığını
ilan etmeye hazırlanırken Abhazya tanınma piyangosunun kendisine de
vuracağını umarak yine ilk iş olarak Türkiye'nin kapısında durdu ama bu
kez içeri bile alınmadı; Abhazya Devlet Başkanı Sergey Bagapş'ın 17-24
Ekim 2007'de planlanmış Türkiye gezisi Türk Dışişleri'nin son dakika
müdahalesiyle iptal edildi. Üstelik Türkiye bu gezilerden Moskova'nın
rahatsız olduğu gerçeğini bile idrak edemedi. Türkiye, Bağımsız
Devletler Topluluğu'nun (BDT) savaşa maruz kalmış Abhazya'ya 1995'ten
itibaren dayattığı ambargolara bu örgütün üyesi olmadığı halde en fazla
sadık kalan ülke oldu. BDT'nin patronu Rusya, ambargoyu delerken ve
nihayetinde bu baharda çöpe atarken Türkiye, Gürcistan'ı küstürmemek
adına ambargoya devam etti. Abhazya'ya bu tavır sürerken Ankara,
2002'den itibaren Vaziyani üssünü onarıp Gürcistan ordusunu donatmaktan
geri durmadı. Türkiye'nin ABD ve İsrail'le birlikte eğittiği Gürcü
askerlerinin ilk misyonunun Abhazya ve Güney Osetya'yla savaşmak
olduğunu öngöremeyenin bir tek Ankara olması mümkün mü? O yüzden savaş
çıkınca Türkiye mahcuptu, suskundu. Türkiye 'Neden Abhazya Rusya'nın
sarıldı' deme şansını çoktan yitirmişti. Buna rağmen Abhaz yetkililer, 'Rusya
değil ilk tanıyan ülke Türkiye olsa' demekten vazgeçmedi.
Hal böyleyken Türkiye yaklaşımında hiçbir
değişikliğe gitmeden Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu önerisiyle
Kafkasya'ya derman olabilir mi? Hükümet bu platformla Gürcistan'ı
kurtarmak, Rusya ile Mavi Akım'dan bu yana gelişen 'muazzam' ticari
ilişkileri sağlama almak ve araya Ermenistan'ı sıkıştırıp Erivan'la bir
diyalog kapısı aralamak istiyor olabilir. Ama Kafkasya'da istikrarın
anahtarı olabilmek için Türkiye'nin bölgesel aktör olmak ile ABD'nin
Kafkasya'daki planlarının taşeronluğunu yapmak arasında tercihini ortaya
koyması gerekiyor.
Kaynak: Dünya Bülteni
(http://www.dunyabulteni.net/news_detail.php?id=51980)
04.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Sergey Şamba: Eğer
Kosova Abhazya’yı tanırsa bizde onları tanırız |
Sohum, Amerikalı
siyasetçi Nicolay Zlobin’in Abhazya ve Güney Osetya’ya kendi bağımsız
kararlarını alabilen birer ülke olduklarını göstermelerini ve Kosova’yı
tanımalarını söyledi. Abhazya Dışişleri Bakanı Sergey Şamba, bu sözlere,
‘Kosova bizi tanırsa Abhazya da onları tanıyacaktır’, - diye
karşılık verdi.
Dışişleri Bakanı bunun
yanı sıra, ABD ve NATO ya bağlı Kosova’nın Abhazya’yı tanıyacağından
şüphe duyduğunu söyledi.
04.09.2008 Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Nikaragua Devlet Başkanı
Daniel Ortega Abhazya ve Güney Osetya'yı tanıdı |
Managua, Nikaragua, Abhazya ve
Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının Rusya tarafından tanınmasından sonra,
ikinci devlet olarak, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarını
resmen tanıyacağını açıkladı.
Orta Amerika devleti Nikaragua Devlet
Başkanı Daniel Ortega, Rusya'nın Kafkasya politikasını desteklediğini ve
anlaşmazlıkların barışçıl yollardan çözümlenmesinden yana olduğunu
açıkladı. Ortega, batılı medyanın Güney Osetya Savaşı hakkında tek
taraflı yayın yapmasına da tepki gösterdi.
Nikaragua Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü
Manuel Koronel Kautz, Rus haber ajansı RIA Novosti'ye yaptığı bir
açıklamada, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının tanınması
için gerekli belgelerin hazırlanmasına başladıklarını belirtti.
04.09.2008 RIA
Novosti
|
Bagapş:
Petrolümüz de var, gazımız da |
Sohum, Abhazya Devlet Başkanı
Sergey Bagapş, Moskova’nın bağımsız devlet olarak tanıdığı Abhazya’nın
kendi ayakları üzerinde durabilecek doğal zenginliklerinin olduğu
mesajını verirken “Petrolümüz ve doğalgazımız var” dedi.
Başkent Sohum’da gazetecilere konuşan
Bagapş, “Abhazya mineraller açısından zengin bir ülkedir. Ülkenin
ekonomisini canlandırmak için üç yıl içinde 10 milyar rublelik yatırım
yapılacak” ifadelerini kullandı. “Savaş Abhazya ekonomisine çok büyük
zarar verdi. Savaş sonrasında kindar Gürcistan’ın dayattığı ambargo da
ağır bir yük getirdi. Rusya’nın Mart 2008’te ambargo rejiminden tek
taraflı çekilmesi ekonomimizi canlandırdı” diyen Abhazya lideri, yabancı
yatırımcıları da ülkesine davet etti: “Tatilcilik, tarım, altyapı ve
ulaşım gibi sektörlere yatırım yapmak isteyen farklı kurumlarla ilişkiye
geçmeye hazırız.”
03.09.2008
Ajans Kafkas
|
Şaratın, İstanbul
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda sahneye çıkıyor |
İstanbul, Abhazya'nın
bağımsızlığının tanındığı şu günlerde, Abhazya Cumhuriyeti Devlet Halk
Dansları Topluluğu Şaratın, "Avrupa Kültür Başkenti Uluslararası
Boğaziçi Festivali" kapsamında, İstanbul Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda
sahne alacaktır.
Eduard Bebia tarafından kurulan Abhazya
Devlet Halk Dansları Topluluğu, Abhazya'nın en tanınmış ve başarılı dans
grubu olarak anılıyor. Ünü ülkesinin sınırlarını aşan ve dünyanın hemen
her yerinde sergilediği performanslarla haklı bir üne kavuşan grup,
uluslararası festivallerin de aranan konukları arasında yer alıyor.
Abhazya Devlet Halk Dansları Topluluğu, topluluğun kurucusu Eduard
Bebia'nın oğlu, Ruslan Eduardoviç Bebia tarafından yönetiliyor.
Yaşları 17 - 27 arasında değişen, 50 genç
dansçıdan oluşan grup, güçlü Abhaz dans geleneğini sürdürmeyi ve başka
kültürlere tanıtmayı hedefliyor.
Yer:
Harbiye Açık Hava Tiyatrosu
Tarih: 04 Eylül 2008
Saat: 21.30
Biletleri Kafkas-Abhazya Kültür
Derneği'nden alabilirsiniz. Ücretsizdir.
Dernek Tel: 0216 342 94 64
03.09.2008 APSUAA
RIBJI
|
Abhazya'da
bağımsızlığın tanınması müfredata giriyor |
Sohum, Rusya'nın Abhazya'nın
bağımsızlığını tanımış olmasına bağlı olarak ülkedeki ders kitaplarında
da değişiklikler yapılıyor.
1 Eylül'de açılan okullarda ilk ders ise
bağımsızlığın tanınmasıydı. Abhazya Eğitim Bakanı İndira Vardaniya
"5-9’uncu sınıflar için Abhazya Tarih Kitabı konuları seçilmiş ve yayına
hazırlanmıştı ama Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev Abhazya ve Güney
Osetya'nın bağımsızlıklarının tanınması kararını imzalayınca
yayınlanmasını durdurduk. 2008 veya 2009'da yayınlanan ders kitabında
Abhazya'nın bağımsızlığının tanınmış olmasıyla ilgili tek bir cümlenin
bulunmayışı düşünün. Yeni kitaplarda bu olayın ifade edilmesinin
kesinlikle doğru olacağını düşünüyoruz. Bundan dolayı da tarih ders
kitabına bu tarihi olayı ilave etmeye karar verdik" dedi.
Kitapların ikinci yarıya mutlaka
yetişeceğini belirten Vardaniya’ya göre Abhazya'da 171 okul bulunuyor.
Okullardan 63'ü Abhazca, 50'si Rusça, 15'i Rusça ve Abhazca, 32'si
Ermenice, 11'i (Gal Bölgesi'nde) Gürcüce eğitim veriyor. 1 Eylül’de
başlayan yeni eğitim yılında ise Abhazya'da 2 bin 396 çocuk ilk kez
okullu oldu. Okulun ilk gününde okullarda barış dersi yapıldı,
Gürcü-Abhaz Savaşı ile Güney Osetya'daki savaşta hayatını kaybedenler
anıldı, Abhazya'nın bağımsızlığının tanınmasıyla ilgili bilgiler verildi.
02.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Rusya, Abhazya'ya
Adıgey'den asker gönderiyor |
Maykop, Kafkasya’da kopan savaş
sırasında Gürcü askeri varlığını temizleyen Abhazya’ya Adıgey’deki 131.
Maykop Motorize Avcı Tugayı’ndan takviye birlikler konuşlandırılıyor.
Rusya Federasyonu’nun kararına göre, 131.
Maykop Tugayı’na bağlı takviye güçleri, Abhazya’da kontrol noktaları
kuracak, Gürcü-Abhaz sınırından sivil geçişleri kontrol edecek, mayın
temizleme operasyonlarına katılacak, yük ve diplomatik misyonlara eşlik
edecek. Abhazya’ya sadece paralı askerler sevk ediliyor. Halihazırda
Abhazya'daki Rus Barış Gücü'nde 131. Maykop Tugayı’nın iki taburu
bulunuyor. Birlikler periyodik olarak yer değiştiriyor.
02.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Osetler Lahey’e
gidiyor |
Tskhinval, Gürcülerin 7-8
Ağustos’ta saldırdığı Güney Osetya'lı savaş kurbanları Gürcistan’la
kozlarını paylaşmak için Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin kapısını
çalıyor.
Güney Osetya Devlet Başkanı Danışmanı ve
“Soykırıma Karşı Güney Osetya Halkı Örgütü” Başkanı Janna Zaseyeva,
şimdiye dek örgütlerine 2,500 kişinin dava açmak üzere başvurduğunu
belirterek “300’den fazla dava dilekçesini Lahey’e gönderdik ve birkaç
gün içinde de 200 dilekçeyi mahkemeye sunacağız” dedi.
Zaceyeva "Bugüne kadar Güney Osetya
vatandaşlarından 2,500 başvuru aldık. Bu insanlar öldürülen yakınları ve
yıkılan evlerinden ötürü Gürcistan yönetiminin cezalandırılmasını
istiyor. İnsanlar taleplerini ifade ediyor, biz de onlar dava dilekçesi
şekline getirmeye yardımcı oluyoruz" dedi.
02.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Şamba: Tiflis'in
anlaşmadan çekilmesi bize yarar |
Sohum, Abhazya Dışişleri Bakanı
Sergey Şamba, Gürcistan'ın 1994 Moskova Ateşkes Anlaşması’ndan
çekilmesini Abhazya’nın lehine bir durum olarak değerlendirdi.
Şamba, bunun Abhazya'nın İngur nehri
boyunca Abhaz-Gürcü sınırını sağlamlaştırmasına imkân vereceğini
belirtti. Moskova Anlaşması’nın sınır bölgesinde askeri tahkimatı
yasakladığını ve Barış Gücü'nün görev alanında güvenlik elemanı
bulundurmaya sınırlama getirdiğini hatırlatan Şamba, "Şu durumda bu
olumlu bir olay. Bu bize Gürcistan ile sınırımızı gerçekten
sağlamlaştırmaya izin verecek" dedi.
Abhazya'nın Gürcistan'dan farklı olarak
Moskova Anlaşması’nı ihlal etmediğini kaydeden Şamba, Gürcistan'ın
2006’da Kodor’un üst kısmına asker çıkararak zaten anlaşmayı ihlal
ettiğini belirtip ekledi: “Maalesef Gürcistan'ın Moskova Anlaşması’nı
defalarca ihlaline rağmen uluslararası arabulucular tek bir kez olsun
Gürcistan yönetimini kınamadılar."
02.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Avrupa Abhaz –
Abaza topluluğu, Abhazya ve Güney Osetya’nın bağımsızlığının tanınmasını
kutladı |
Avrupa Abhaz–Abaza
diyasporası topluluğu «Pro Abkhazia», Abhazya ve Güney Osetya’nın
halkının uzun zamandır beklediği bağımsızlığının tanınmasını kutladı.
Temsilciler Almanya’dan
yolladıkları kutlama mektubunda: ‘Dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın,
vatanımızı temsil eden herkes vatanlarının kaderi için endişe
duymaktadır. Büyük zorluklar yaşayan bu küçük vatanlarımızın haritada
tekrar yerlerini alması, yurtdışında yaşayan bütün Abhaz ve Oset
diyasporasını sevindirmiştir. Dünyanın dört bir köşesinde yaşayan
diyaspora vatanlarının tanınmasıyla, ona karşı olan sevgi ve
sorumluluklarını daha iyi kavramıştır. Bizim köklü tarihimiz bir kez
daha hak ettiğimiz bağımsızlığı kazanmamıza izin vermiştir’, - diye
belirttiler.
Temsilciler, bu zaferin
kahramanlarının, bu vatan için hiç düşünmeden canlarını feda eden
şehitlerimiz, kalemleriyle tüm dünyaya hiç yorulmadan tarihi gerçekleri
duyuranların ve masa başında tüm toplantılarda tüm engellere karşı
durarak halkının istekleri doğrultusunda emek sarf edenlerin olduğunu
söylediler.
Mektubun sonunda:
‘Halkımıza ve vatanlarımızın tüm temsilcilerine artık çok daha büyük
sorumluluklar düşmektedir. Artık Batı’da da haklı insanların sesi
duyulmaktadır. Buda bizde uluslararası tanınmayı elde etme ve köklü
tarihimizi, devlet deneyimimizi gösterebilme umudunu uyandırmaktadır’, -
diye belirtiliyor.
01.09.2008 Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Sohum havaalanı
önümüzdeki ay açılıyor |
Sohum, 'Abhaz
Havaalanı' Genel Müdürü Vyaçeslav Eşba, Sohum Uluslararası Havaalanı'nın
önümüzdeki ay açılacağını belirtti.
Eşba, son zamanlarda
Sohum havaalanına BM uçaklarının indiğini, fakat havaalanının bir çok
hava taşıtını karşılayabilecek uluslararası uçak servislerine
açılabilecek kapasitede olduğunu belirtti.
Eşba: ‘Rusya
Federasyonu'nun Abhazya’nın bağımsızlığını tanımasından sonra, Rusya
devleti ile yapılan görüşmeler ve uzmanların araştırmalarından sonra
böyle bir karara varıldı’, - dedi.
Genel müdür, ‘ilk
zamanlar belirle günlerle başlayan bir çizelge hazırlayıp, 150 kişilik
yolcu uçakları ile başlamayı düşünüyoruz. Bu, maksimum bir ay alacak bir
çalışma’, - diye konuştu.
Uçak biletlerinin
fiyatları konusundaki soruya Eşba, şimdilik havaalanımızla çalışacak
olan uçak firmalarının belirleyeceğini söyledi. Genel müdür, ilk zaman
için sorun yaşanmayacağını fakat ileriki zamanlarda havaalanında daha
çok çalışana ihtiyaç duyulacağını, gün içerisinde kaç uçağın kalktığının
önemli olmadığını, havaalanı çok büyük olduğu için en az 120 kişilik
bir çalışana ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
01.09.2008 Abhazya Devlet Başkanlığı Resmi Sitesi
|
Medvedev: Abhaz
ve Osetleri soykırımdan kurtardık |
Soçi, Rusya Devlet Başkanı Dmitri
Medvedev, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının tanınmasını
savunurken bu konudaki kararı yerli halkın soykırımını önlemek için
aldıklarını belirtti.
Medvedev dün Soçi'de ülkesinin dış
politikasındaki beş prensibi ilan ederken Rusya vatandaşlarının hayatını
ve onurunu korumanın temel hedef olduğunu vurguladı.
Medvedev "Halkın soykırımını engellemek,
Abhaz ve Osetlerin öylesine bu bölgelerden gitmesini engellemek için bu
kararlar alındı" dedi.
Yaşanan sürecin bağımsızlığın tanınması
kararının kesinlikle gerekli olduğunu açıkça gösterdiğini belirten
Medvedev, Gürcistan’daki Barış Gücü Misyonu ve sonuçsuz kalan müzakere
süreciyle ilgili şu değerlendirmeyi yaptı: "17 yıl dağılan devleti
birleştirmeye çalıştık. Barış askerlerimiz gece ve gündüz görevlerini
yaptı, anlaşmazlık taraftarlarını birleştirmeye yardım etti. 90'lı
yıllarda Rusya yeni bir kanlı anlaşmazlığı engelledi ve son zamana kadar,
Gürcü yönetiminin tahrik ettiği delice macera olmasaydı anlaşmazlığı
çözüme kavuşturma şansı halen vardı."
01.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Suriyeli
Çerkesler bağımsızlığı kutladı |
Şam, Rusya'nın Abhazya ve Güney
Osetya'nın bağımsızlığını tanımasını Suriye'deki Çerkesler de kutladı.
30 Ağustos’ta başkent Şam'da düzenlenen kutlamalara yaklaşık iki bin
Kafkasyalı katıldı.
Abhaz kökenli eski milletvekili Şeref
Abaza kutlama sırasında bir konuşma yaparak “Rusya'nın tanımasından
sonra diğer ülkelerin de tanıması kaçınılmaz çünkü Abhazya ve Güney
Osetya meşru birer cumhuriyettir. İki cumhuriyetin bağımsızlıklarının
tanınmasından dolayı Arap dünyasından Latin Amerika'ya kadar özgürlük
sever halklar sevinç içinde” dedi.
Dağıstan kökenli Suriyeli yazar Bedreddin
El Avari de, insanın hiçbir zaman anavatanına dönme isteğini
kaybetmemesi gerektiğini belirterek acı içinde çocukluğunu ve anadili
Avarcadan mektup okurken gizlice gözyaşlarını silen babasını andı.
Arap kökenli Kafkasya uzmanı Adnan Korbati
ise Arap kütüphanesinin Kafkasya hakkında fakir olduğunu ve bu bölgenin
tanınması için çalışmalar yürütülmesi gerektiğini vurguladı.
Kafkasya diasporasının eski başkanı
Muhammed Şerif Abaza da, “Şimdi artık Güney Osetya ve Abhazya'ya gidiş
daha kolay olacak. Oset ve Abhaz gençleri kesinlikle her iki cumhuriyeti
de görmeli” diye konuştu. Kutlama töreninde Osetler, Avarlar, Çeçenler
ve diğer Kafkas halkları temsilcileri de konuşmalar yaptı. Kutlama
geleneksel Kafkas halk danslarıyla sona erdi.
01.09.2008 Ajans
Kafkas
|
Medvedev,
Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlığından geri dönüş
olmadığını açıkladı |
Boçarov Ruçey (Sotschi), Rusya
Devlet Başkanı Medvedev, Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlık
kararının dönüşü olmadığını açıkladı.
Soçi yakınlarındaki Boçarov Ruçey'deki yazlık makamında Pazar günü
yaptığı açıklamasında, ''Hukuki açıdan bakılırsa, iki yeni devlet oluştu.
Tanınma prosedürü uzun bir zaman alacak, lakin bizim pozisyonumuz
değişmez'' dedi.
''Rusya'nın şu andaki görevi barışı ve
huzuru sağlamaktır. Biz bir karar aldık ve bu kararın geri dönüşü yok''.
Abhazya ve Güney Osetya'nın bağımsızlıklarının diğer devletler
tarafından tanınmasının ''başka bir soru'' olduğunu belirten Medvedev,
''Bu konuda ortak bir adım atmak beklenemez'' diye ekledi.
''Tabiiki, yeni oluşan ulusları kabul
edecek devletler çıkacak, ve henüz zamanı değil diyenler de''.
Medvedev, ''Uluslararası hukuk, en az bir
devlet kabul ettiği takdirde, yeni bir devletin oluşacağını söylüyor''
diyerek sözlerine son verdi.
31.08.2008 Itar-Tass
|
|